Bu makale, Türkiye'de Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nin (ODTÜ) kamusal alanındaki öğrencilerin dindarlık deneyimlerine dair kapsamlı bir araştırmanın sonuçlarına dayanmaktadır. Araştırma, tarihsel olarak seküler bir gelenekle şekillenen bir akademik kurum bağlamında dindar öğrencilerin uyguladıkları çok yönlü davranış pratiklerini, kategorilerini ve taktiklerini incelemektedir. ODTÜ'deki dindar öğrencilerle yapılan derinlemesine görüşmeler yoluyla bu çalışma, bu öğrencilerin kampüsteki kamusal yaşama nasıl katıldıkları, kamusal alanda kendilerine nerede yer buldukları ve kasıtlı olarak kaçındıkları alanları incelemektedir. Çalışma, bu bireylerin dini kimliklerini nasıl koruduklarını, dini duygularını ve aidiyet duygularını nasıl sürdürdüklerini ve nihayetinde ağırlıklı olarak seküler bir ortamın ortaya çıkardığı zorlukları nasıl aşmaya çalıştığını anlamaya çalışmaktadır. Araştırmada nitel araştırma yaklaşımlarından fenomenolojik yaklaşım ve amaçlı örnekleme tekniği kullanılmıştır. Veriler, yarı yapılandırılmış görüşme formu aracılığıyla ODTÜ’de öğrenim gören 18 adet öğrenci ile yapılan derinlemesine görüşmelerden elde edilmiştir. Elde edilen verilere dayanarak, dindar öğrencilerin uyguladıkları davranışsal uygulama ve taktikleri merkez, çevre ve yarı-çevre olmak üzere üç farklı alanda kategorize edilmiştir. Bu alanların her birinin farklı kültürel özellikler, kendi aralarındaki ilişkiler ve çeşitli varoluş biçimleri sergilediği görülmüştür. Bulgular, ODTÜ kamusal alanının seküler ve kültürel olarak dışlayıcı karakterini korumakta ısrar ederek, dinsel aktör ve pratiklerin siyasi ve kültürel olarak dahil edilmesine direndiğini vurgulamaktadır. Seküler bir geleneğe sahip bir kurum olarak ODTÜ, "öteki" olarak görülen dindar öğrencilerin siyasi ve kültürel olarak marjinalleştirildiği seküler bir kamusal alan geliştirmiştir. Veriler, bu kamusal alanlardaki egemen kültür ve yaşam biçimlerinin dindarlıktan önemli ölçüde uzak olduğunu ve bazen aşırı tepkilere, marjinalleşmeye ve dışlanmaya yol açtığını ve bunun da seküler olarak nitelendirilebileceğini göstermektedir. Makale, bu bölgelere yerleşmiş dindar bireylerin benimsediği tipolojilerin ve taktiklerin ayrıntılı bir incelemesini sunarak, onların ODTÜ'nün seküler kamusal alanı içindeki deneyimlerine ilişkin anlayışımızı daha da güçlendirmektedir. ODTÜ’nün kamusal alanının merkezinde var olmayı tercih eden öğrenciler buradaki seküler aktör ve pratiklerin etkisiyle mevcut pratiklere uyumlu bir tipoloji sergilemektedirler. Diğer taraftan çevreye yerleşmeyi tercih eden öğrenciler ise ODTÜ’nün seküler aktör ve pratiklerinden olabildiğince uzak durmayı ve oldukça dindar pratikler sergileyerek uyum göstermeye direnmektedirler. Bu iki alanın ortasına yerleşmeyi tercih eden öğrenciler ise bağlamsal ve melez bir benlik geliştirmişlerdir. Bu öğrenciler bazen uyum bazen de direnç göstermekte hem seküler aktör ve pratiklerle hem de dindar aktör ve pratikler ile uyumlu bir yaşam tarzı ortaya koymaktadırlar. Bu şekilde alanlara göre değişen aktör ve pratikler zaman zaman birbiriyle etkileşim kurmakta ve birbirinden etkilenmektedirler. Dolayısıyla geliştirilen tipoloji ve pratikler bağlama göre değişkenlik gösterebilmektedir. Ancak ortaya çıkan bir gerçek şudur ki, İslami yaşam tarzlarının bu kamusal alanların merkezindeki temsili, seküler yönelişlere kıyasla oldukça zayıf olduğu ortaya çıkmıştır. İslam’ın serbestçe ve gerilimsiz olarak yaşandığı alanların mescit gibi mekanların yer aldığı çevresel alanlar olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Sonuç olarak, seküler kamusal alanlarda tek tip bir dindarlık ve pratikler yerine, birbirinden oldukça farklı dinsel tipoloji ve pratiklerin geliştirildiği ortaya çıkmıştır.
Din Sosyolojisi Seküler Kamusal Alan Dindarlık Merkez Çevre ODTÜ.
This article is based on the results of a comprehensive research on the religiosity experiences of students in the public sphere of the Middle East Technical University (METU) in Türkiye. The research examines the multifaceted behavioral practices, categories and tactics of religious students in the context of an academic institution that has historically been shaped by a secular tradition. Through in-depth interviews with religious students at METU, this study examines how these students participate in public life on campus, where they find their place in the public space, and the areas they deliberately avoid. The study seeks to understand how these individuals maintain their religious identity, maintain their religious feelings and sense of belonging, and ultimately overcome the challenges posed by a predominantly secular environment. Phenomenological approach and purposive sampling technique from qualitative research approaches were used in the research. The data were obtained from in-depth interviews with 18 students studying at METU through a semi-structured interview form. Based on the data obtained, the behavioral practices and tactics of religious students were categorized in three different areas: center, periphery and semi-periphery. It has been observed that each of these areas has different cultural characteristics, relations among themselves and various forms of being. The findings highlight that the METU public sphere resists the political and cultural inclusion of religious actors and practices, insisting on preserving its secular and culturally exclusionary character. As an institution with a secular tradition, METU has developed a secular public space where religious students, who are considered as the "other", are politically and culturally marginalized. The data show that the dominant culture and lifestyles in these public spaces are significantly far from religiosity and sometimes lead to overreaction, marginalization and exclusion, which can be characterized as secular. By presenting a detailed examination of the typologies and tactics adopted by religious individuals settled in these regions, the article further strengthens our understanding of their experience within the secular public sphere of METU. Students who choose to be in the center of METU's public space present a typology that adapts to current practices under the influence of secular actors and practices there. On the other hand, students who prefer to be in the environment try to stay away from METU's secular actors and practices as much as possible and resist adapting through very religious practices. Students who chose to be in the middle of these two areas developed a contextual and hybrid self. These students sometimes show harmony and sometimes resistance, and present a lifestyle that is compatible with both secular actors and practices and religious actors and practices. In this way, actors and practices that vary according to fields interact and are affected by each other from time to time. Therefore, the typology and practices developed may vary depending on the context. However, an emerging fact is that the representation of Islamic lifestyles at the center of these public spaces has turned out to be rather weak compared to secular orientations. It has been concluded that the areas where Islam is practiced freely and without tension are the environmental areas where places such as mosques are located. As a result, it has been revealed that rather different religious typologies and practices have been developed in secular public spaces instead of a uniform religiosity and practices.
Sociology of Religion Secular Public Space Religiosity Center Periphery METU.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Sosyolojisi, Gençlik Sosyolojisi |
Bölüm | ARAŞTIRMA MAKALELERİ |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 10 Aralık 2023 |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2023 |
Gönderilme Tarihi | 14 Temmuz 2023 |
Kabul Tarihi | 13 Ekim 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |
Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.