The science of recitation is a science that deals with how to read the words of the Quran depending on the seven letters and the different readings on these words by comparing them to their narrators. As a result of these different readings, the meanings of the verses may differ. Although this situation is accepted as a richness for the meaning world of the Quran at first glance, the fact that the different meanings formed as a result of the differences in recitations do not find any equivalent in many meanings has brought about some discussions. In our study, this issue will be discussed from the perspective of possibility and necessity and answers to these questions will be sought. In fact, it cannot be claimed that all the differences in recitation are related to meaning. Because most of these differences are procedural differences. In other words, they are differences related to the quality of the performance, such as idgâm, izhâr, imale, tahkîk or tahfîf of the hamza, and the amount of lengthening of the medds. It is not an expected situation that these differences will find a response in the meanings. However, it has been observed that some writers who want to draw attention to the rules of tajwid also include procedural differences in their interpretations. Some other differences are differences that affect the meaning from different angles. In this study, it will be discussed how different readings related to the meaning of Surah Baqara are reflected in some meanings written in Turkey and how the resulting richness of meaning is seen by commentators or translation writers. In addition, it will be examined whether the aim of the seven letter licenses, which are at the source of different readings, is for literal convenience or to provide richness of meaning. It will be discussed how possible it is to reflect the differences in recitations in the interpretations, as opposed to the possibility of discussing the differences in recitations extensively in the interpretations, and the necessity of this in this sense. As a result of the study, it was concluded that the translations published in Turkey were written especially based on the Asım recitation and that most of them ignored the multiple meaning structure that emerged as a result of other different readings. Although this problem poses a problem for people who are familiar with the science of recitation, it has been concluded that it is not a problem for a simple reader who has not even learned the Arabic of the Quran yet but is curious about the message of the Quran. In this study, some suggestions have been made to solve the problem of not reflecting the differences in recitation, especially among those who study recitation science, in the meanings.
Kıraat ilmi, yedi harf ruhsatına bağlı olarak Kur’ân kelimelerinin nasıl okunacağını ve râvilerine nispet etmek suretiyle bu kelimeler üzerindeki farklı okuyuşları konu edinen bir ilimdir. Bu farklı okumalar neticesinde ayetlerin ifade ettiği anlamlar da farklılaşabilmektedir. Bu durum ilk bakışta Kur’ân’ın anlam dünyası için bir zenginlik olarak kabul edilse de kıraat farklılıkları neticesinde oluşan farklı anlamların, birçok mealde karşılık bulmaması bazı tartışmaları beraberinde getirmiştir. Zira Türkiye’de sayısı neredeyse iki yüzün üzerinde olan Kur’ân mealleri, zaman zaman incelemeye konu olmuş, özellikle kıraat ilmi ile alakalı çalışmaları olan araştırmacıların eleştirilerine maruz kalmıştır. Mevcut durum, bu meallerin çok azının kıraat farklılıkları neticesinde ortaya çıkan anlam çeşitliliğini yansıttığıdır. Bu farklılıklar, tefsirlerde detaylı bir şekilde ele alınmışken meallere niçin yansıtılamamaktadır. Bu farklılıkların meallerde neredeyse yok denecek kadar az sayıda varlık göstermesi akıllara birkaç olasılığı getirmektedir. Birincisi meallerin tefsirler kadar geniş hacimli olmamasıdır. İkincisi meal okuyucularının kıraat ilmine vakıf olmamaları nedeniyle kendilerine sunulacak anlam farklılıklarına çok da ihtiyaç duymadıklarıdır. Bu tür insanlar için önemli olan, âyetin o anda kendilerine -kestirmeden- Murad-ı İlahi’yi yansıtacak veriyi sunması ve bunun neticesinde âyete muhatap olan bu kişilerin arı-duru bir bilgiye sahip olmalarıdır. Çok zayıf da olsa üçüncü bir olasılık da yazarın kıraat ilminin hususiyetlerine vakıf olamama durumudur. Zira bir müfessir Kur’ân ayetlerinden amaçlanan mana zenginliğini ortaya koymayı ana hedef olarak görür. Onun, Kur’ân’ı tefsir ederken istifade ettiği ilimlerin başında kıraat ilmi gelmektedir. Meal yazarlarının da bir müfessir kadar Kur’ân’î ilimlerden haberdar olması beklenir. Çünkü Bir meal yazarının kıraat farklılıkları neticesinde ortaya çıkan anlam çeşitliliğine vakıf olamaması düşünülemez. Peki, kendisi bu farklı anlamlara nüfuz ettiği halde bu durumu mealine yansıtmaması bir meal yazarı için problem olarak görülebilir mi? Bu husus çalışmamızda imkân ve gereklilik perspektifinde ele alınacak ve bu sorulara cevap aranacaktır. Aslında kıraat farklılıklarının tamamının çok ciddi şekilde anlama taalluk ettiği iddia edilemez. Zira bu farklılıkların çoğu usûlî farklılıklardır. Yani idgâm, izhâr, imâle, hemzenin tahkîk veya tahfîfi, meddlerin uzatılma miktarları gibi eda keyfiyetine ilişkin farklılıklardır. Bu farklılıkların meallerde karşılık bulması çok da beklenen bir durum değildir. Ancak özellikle tecvid kurallarına dikkat çekmek isteyen bazı yazarların meallerinde usûlî farklılıklara da yer verdikleri görülmüştür. Diğer bir kısım farklılıklar da ferşî yani manayı değişik açılardan etkileyen farklılıklardır. Her ferşî farklılık anlamda muhakkak değişiklik oluşturur şeklinde bir iddiada bulunulamaz elbette. Bu çalışmada Bakara sûresi özelinde anlama taalluk eden farklı okuyuşların Türkiye’de yazılan bazı meallere nasıl yansıdığı ve oluşan anlam zenginliğinin müfessirler veya meal yazarları tarafından nasıl görüldüğü ele alınacaktır. Ayrıca farklı okumaların kaynağında yer alan yedi harf ruhsatıyla amaçlanan şeyin lafzî bir kolaylık mı yoksa anlam zenginliğini sağlamak mı olduğu hususu irdelenecektir. Kıraat farklılıklarının tefsirlerde genişçe ele alınması imkânına karşılık bunun meallere yansıtılmasının ne kadar mümkün olduğu ve bu anlamda bunun gerekliliği tartışılacaktır. Çalışma neticesinde Türkiye’de basılan meallerin özellikle Âsım kıraati baz alınarak yazıldığı ve birçoğunun diğer farklı okuyuşlar neticesinde ortaya çıkan çoklu anlam yapısını görmezden geldiği sonucuna varılmıştır. Bu çalışmada özellikle kıraat ilmiyle uğraşanlarda oluşan kıraat farklılıklarının meallere yansıtılmaması sorunsalının çözümü noktasında bazı önerilerde bulunulmuştur.
Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.