Poetry has a unique style that differs from prose language. The reason for this is the meter and rhyme that the poem should adhere to. Because of the rhyme and rhythm, the freedom found in normal speech is eliminated for the poet and the poet is forced to act in a limited space. A shaz usage that does not comply with the rules of nahw and nahiv science, although it was seen as illegal, was not dismissed as worthless by nahivists. On the contrary, this issue was considered important, it was divided into various sections at the point of whether it complies with the basic rules of nahw and nahw, and this played an important role in the understanding of nahw. While the language rules are explained in the grammar books, the use of the poetry that does not comply with them is drawn attention to the fact of necessity by giving an example. Nahivists tried to find a solution for the poet's going out of the Arabic language rules due to this necessity in poetry, and they discussed it under the name of "necessity phenomenon". Similar usages to this phenomenon are seen in the Qur'an. For example, some hedonistic phenomena, which are seen as a necessity by some nahivists, are a common situation in poetry and in the Qur'an. This study has tried to deal with the approach of the nahivists to the uses similar to necessity seen in some verses of the Qur'an with the qualitative research method in the example of verses. It can be said that the study is original in terms of handling different recitations. In the study, examples of the uses in the poems about the phenomenon of necessity will not be given, and only the use will be evaluated in the context of the phenomenon of necessity. As a result of the study, it has been seen that the phenomenon of necessity is related to linguistic levels that are not seen as beautiful, such as shaz and weak, and that the nahivists agree on "There is no necessity in the Qur'an". However, some uses have been attributed to facts that are considered essential. This is mostly due to the fact that grammarians disagree with each other on many essentials. Because, some usages that one nahivist considers permissible in normal theology were considered as a necessity by another nahivist. This shows that the aforementioned uses have a basis in Arabic. It has been seen that these uses, which appear to be contrary to the normal language rules in the Qur'an, should not be considered as a necessity because the Qur'an contains the most eloquent and eloquent styles of the Arabic language and represents the peak linguistically. On the contrary, when examined in detail, it has been seen that these usages are actually suitable for some dialects of the Arabic language.
Şiirin, nesir dilinden ayrılan kendine has bir üslubu vardır. Bunun sebebi şiirin bağlı kalması gereken vezin ve kafiye gibi olgulardır. Vezin ve kafiyeden ötürü normal kelamda bulunan serbestlik şair için ortadan kalkar ve şair sınırlı bir alanda hareket etme zorunda kalır. Gramerdeki şâz bir kullanım, her ne kadar kural dışı kabul edilse de nahivciler tarafından değersiz görülerek bir tarafa atılmamıştır. Bilakis bu husus önemli görülmüş, nahiv ve sarf ilminin temel kurallarına uyup uymadığı noktasında çeşitli bölümlere ayrılmış ve bu da nahvin anlaşılmasında önemli bir rol oynamıştır. Nahiv kitaplarında dil kuralları anlatılırken kuraldışı kullanımlara yer verilmek suretiyle zarûret olgusuna dikkat çekilmiştir. Nahivciler de şiirdeki bu zorunluluktan ötürü şairin gramer kaideleri dışına çıkması durumuna bir çözüm bulmaya çalışarak bunu “zarûret olgusu” adı altında ele almışlardır. Kur’ân-ı Kerîm’de de bu olguya benzer kullanımlar görülmektedir. Örneğin kimi nahivci tarafından zarûret olarak görülen bazı hazif olguları, şiirde ve Kur’ân-ı Kerîm’de de çokça rastlanan bir durumdur. Bunun yanında bazı kırâat vecihlerinde de farklı zarûret kullanımlarına benzer okuyuşlar görmek mümkündür. Bu da Kur’ân-ı Kerîm’in farklı lehçeleri ve kullanımları barındırdığına işaret etmektedir. Genel olarak zarûret kullanımları dilsel olarak güçlü görülmeyen kuraldışı, nadir ve benzeri kullanımlar olarak görüldüğünden nahivciler Kur’ân-ı Kerîm’i bundan istisna etmişler ve orada bulunan bu tür kullanımları farklı şekillerde izah ederek gerekçelendirmişlerdir. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm üst düzey Arap belagatini temsil etmekte ve kendine has bir üslubu bulunmaktadır. Bu da onun icâzına dayanmaktadır. Nahivciler zarûrete benzer bu kullanımları bazen câiz/ruhsat bir kullanım, bazen nüzul döneminde konuşulan dile uygunluk, bazen de dilsel bir genişlik ve zenginlik olarak değerlendirmişlerdir. Bu çalışmada Kur’ân-ı Kerîm’deki bazı âyetlerde görülen zarûrete benzer kullanımlara nahivcilerin yaklaşımı tasvirsel ve tahlilsel bir yöntemle ele alınacaktır. Bu bağlamda farklı kırâaatleri de içermesi yönüyle özgün bir çalışma olduğu söylenebilir. Çalışmada ilk olarak Kur’ân-ı Kerîm bağlamında nahivcilerin zarûret olgusu hususundaki görüşleri, ardından hazif ve ziyâde olgusunun geçtiği bazı âyetler, mananın kalb edilmesi, mecâzî müennese dönen zamiri barındıran fiilin müzekker kullanılması gibi Kur’ân-ı Kerîm’de zarûret olgusuna benzeyen kullanımlar ele alınacaktır. Çalışmada zarûret olgusuyla ilgili şiirlerde geçen kullanımlara örnek verilmeyecek olup sadece kullanımın zarûret olgusu bağlamında değerlendirilmesiyle yetinilecektir. Çalışmanın sonucunda zarûret olgusunun şâz ve zayıf gibi güzel görülmeyen dilsel düzeylerle ilişkili olduğundan nahivcilerin “Kur’ân’da zarûret yoktur” konusunda hemfikir oldukları görülmüştür. Fakat bazı kullanımları zarûret kabul edilen olgulara hamletmişlerdir. Bu da çoğunlukla gramercilerin birçok zarûret konusunda birbirleriyle ihtilaf etmesinden kaynaklanmaktadır. Zira bir nahivcinin normal kelamda câiz gördüğü bazı kullanımlar, başka bir nahivci tarafından zarûret olarak telakki edilmiştir. Bu da mezkûr kullanımların Arapçada bir dayanağının olduğunu göstermektedir. Kur’ân-ı Kerîm’de normal dil kurallarına aykırı olarak görünen bu kullanımların, Kur’ân-ı Kerîm’in mutlak anlamda Arap dilinin en fasih ve belîğ üsluplarını barındırması, dilsel olarak zirve noktayı temsil etmesi hasebiyle zarûret olarak değerlendirilmemesi gerektiği anlaşılmıştır. Ayrıca detaylı bir şekilde incelendiğinde bu kullanımların Arap dilinin bazı lehçelerine uygun olduğu da açıkça görülmüştür.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | ARAŞTIRMA MAKALELERİ |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 12 Ağustos 2023 |
Yayımlanma Tarihi | 15 Eylül 2023 |
Gönderilme Tarihi | 20 Ocak 2023 |
Kabul Tarihi | 1 Mayıs 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Sayı: 32 |
Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.