İnsanın yaşadığı her dönemde var olan ancak dünya üzerinde son yıllarda etkisi daha fazla hissedilir hâle gelen tüketim kültürü, sosyal yaşamdaki birçok dengeyi değişime uğratarak toplumun zihin dünyasını etkilemiştir. Böylece günümüz toplumlarında tüketim artık ihtiyaç olmaktan çıkmış, hayatımızın merkezine oturan bir olgu haline gelmiştir. Öyle ki insan, varlığını tükettikleriyle görünür kılmaya başlamış, tüketim kültürü insanlar üzerinde belirlenimci bir güce sahip olmuştur. Diğer taraftan din, koyduğu emir ve yasaklarla insanların sosyal faaliyetlerine belli bir sınır çizmektedir. Bu doğrultuda insanların sosyal hayattaki tutum ve davranışlarının birçoğu dini algılayış biçimine göre şekillenmektedir. Dolayısıyla günümüz toplumlarında da dinin diğer sosyal hadiselerde olduğu gibi tüketim kültürü üzerinde de önemli bir etkisi bulunmaktadır. Bu durumu göz ardı etmeyen kapitalist sistem, nihayetinde dinin de metalaşmasına sebep olmuştur. Metalaşan dinle tüketim ilişkisi daha karmaşık bir hal almıştır. Anlam dünyaları itibariyle birbirlerine karşıt olan din ve tüketim, toplum içerisinde bu zıtlığa rağmen sürekli etkileşim içindedir. Aslında teoride tüketim toplumunun hazcı dünya görüşüne karşı en önemli meydan okumaların dinler tarafından ortaya konulmasına rağmen bunun pratik alana yansıması bu şekilde cereyan etmemektedir. Bu çerçeve doğrultusunda makalede tüketim kültürünün giderek hayatın merkezine oturduğu günümüzde tüketim olgusu ve toplumsal faaliyetler üzerinde görece önemli bir etkiye sahip olan dinin kompleks ilişkisi değerlendirilmeye çalışılacaktır.
The consumption culture, which has been present throughout every era of human history but has become increasingly influential in recent years, has reshaped numerous dynamics within social life and significantly impacted the collective consciousness of society. Thus, in contemporary societies, consumption has transcended the realm of basic necessity and has emerged as a central phenomenon shaping daily life. Individuals have increasingly come to define their existence through what they consume, and the consumption culture has acquired a determinative power over individuals. When it comes to the religion, it delineates certain boundaries for social conduct through its commandments and prohibitions. Therefore, many of individuals’ attitudes and behaviours in social life are shaped by their interpretation of religion. Accordingly, religion continues to exert a significant influence on the consumption culture, just as it does on other social phenomena. Aware of this reality, the capitalist system has ultimately contributed to the commodification of religion. As religion becomes commodified, its relationship with consumption has grown more complex. Despite their inherently opposing systems of meaning, religion and consumption persistently interact within society. While, in theory, religions present some of the most substantial challenges to the hedonistic worldview of consumer society, this opposition is not always reflected in practice. So, the article aims to examine the complex relationship between religions, which is an element that exerts a relatively significant influence on social practices, and the phenomenon of consumption, which has increasingly become central to modern life.
Religion Consumption Religiosity Consumer Society Commodification
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Sosyolojisi |
Bölüm | SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 29 Temmuz 2025 |
Yayımlanma Tarihi | 31 Temmuz 2025 |
Gönderilme Tarihi | 24 Nisan 2025 |
Kabul Tarihi | 26 Mayıs 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 9 Sayı: 2 |