Hac ibadetinin İslam’ın beş temel rükünlerinden birisi
olması sebebiyle malî imkânı yerinde olan Müslümanlar
için bir yükümlülüktür. Yüzyıllardır her türlü savaş,
siyasal ve sosyal kargaşalara rağmen hac ibadeti hep ifâ
edilegelmiştir. Haremeyn diye isimlendirilen Mekke ve
Medine’yi görme isteği, sadece Müslümanlara has bir arzu
ve istek olmayıp başka nedenler ve mücbir sebeplerle
Müslüman olmayanlardan için de geçerli olmuştur.
İslam hukukuna göre gayrimüslimlerin hac mahallerine
sokulmasının yasak oluşu buraları görmek ve tanımak
isteyenlerde aşırı merak ve ilgi uyandırmıştır. Bazı
gayrimüslimler Mekke-Medine’ye girebilmek için büyük
çaba sarfederken, bazıları efendileriyle birlikte köle olarak
veya hac kervanını koruyan bir muhafız olarak bölgeye
gelebilmiştir. Bu ziyaretin neredeyse olmazsa olmaz şartı
olarak Haremeyn’in ecnebi konuklarının hepsi kendilerini
sözde İslam’a girmiş mühtedî veya Müslüman halklardan
birisi gibi göstermişlerdir. Bu arada Kutsal yerleri görmeyi
arzu edenlerin bir kısmında sadece merakını giderme ve az
bilinen bu yerleri görme arzusu hakimken diğer bir kısmı
da istihbarî olarak bilgi edinmek için kendilerini kamuflaj
etmiş resmi görev icabı bulunmuştur. Belki isimleri belli
olan seyyahlar yanında sayı olarak onlardan katbekat fazla
sayıda ziyaretçiler hakkında bilgimiz yoktur. Haremeyn’in
konukları arasında Ludovico de Varthema ((1470-1517)
buraları 1503 yılında görmüştür. 1513’te Gregorio da
Quadra, 1568’de Monsieur Le Blance ve son olarak 1604
tarihinde meşhur Johann Wild de hac zamanı buraları
görmüştür. Joseph Pitts (1663-1735?), Domingo Badia y
Leblich Ali Bey al-Abbâsî, Giovanni Finati Hacı Muhammed,
Johann Ludwig Buckhardt (1784-1817), Richard Francis
Burton (1821-1890) ve son olarak da sömürgecilerin Kılıçlı
lakaplı Christiaan Snouck-Hurgronje (1857-1936) sayabiliriz.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 8 Ağustos 2019 |
Gönderilme Tarihi | 1 Temmuz 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Sayı: 6 |