İnsanın Yüce Allah karşısında sorumlu olmasının sebebi, onun özgür iradesi ve yeteneklerini kullanabileceği "aklının" olmasıdır. Kişi kendisinde potansiyel olarak bulunan bu kabiliyetlerle, bir inanma biçimi ve hayat tarzı seçebilir. Dünya hayatında seçtiği inanç ve yaşam biçiminden sorumlu tutularak ahiret hayatında bunun hesabını verecektir. İnsanın tercih ettiği bu hayat tarzı bazen vahyin çerçevesinde iken, bazen de karşıt otoritelerin arzuladıkları istikamette olabilmektedir. İnsan, şayet iradesini ve aklını ilâhî otoriteye teslim etmez ise, hak yoldan saptıran unsurlara kaptırmış olur. Bu unsurlar, ataların dinine tabi olmak, toplumun önderlerine uymak, haddi aşmış zengin insanlara uymak ve kötü arkadaşlıklar edinmektir. İnsanlar, geçmişten kopuk yaşayamadıkları için inanç ve yaşam biçimlerini büyük ölçüde atalarından devraldıkları geleneksel yaşam tarzıyla sürdürmüşlerdir. İçinde yaşadıkları toplumun inanç ve kültürüyle yetişerek onun bir parçası haline gelmişlerdir. Toplumdaki geleneksel inanç ve kültürün doğru veya yanlış olduğunu tahlil etmeleri bir yana, geçmişteki atalarının, liderlerinin, ileri gelenlerin, sermaye sahiplerinin ve arkadaş çevresinin etkisinde kalarak genellikle o inanç ve kültürü yaşatmış ve savunucusu olmuşlardır. İşte böylesi bir toplumda yaşayan insanın, içinde bulunduğu toplumun inanç ve kültürünün hatalı yönlerini fark edebilmesi için mutlaka tevhîd inancı ve ilâhî bildirimler doğrultusunda uyarılması ve bilinçlendirilmesi gerekmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Eylül 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Sayı: 83 |