Amaç: Bu çalışma sanal gerçeklik anlatısının mevcut yapısına ve sorunlarına değindikten sonra Trinity VR (2018) isimli sanal gerçeklik deneyimi üzerinden yapay zekâ teknolojisi ile bu sorunlara getirilebilecek çözümleri hermeneutik olarak ortaya koymayı amaçlamaktadır.
Kavramsal Çerçeve: İlk çalışılmaya başlandığı günden buyana gelişmeye devam eden ve kendine ait yeni bir literatür yaratmayı başaran sanal gerçeklik teknolojisi ve sanal gerçeklik anlatısı artık edebiyat, sinema ve tiyatro gibi farklı disiplinler üzerinden okumalar yapmaya çalışmanın ötesine geçmeyi başarmıştır. Bu konuda en çok kafa karıştıran ifade “anlatı” kelimesine yüklenen anlamdan kaynaklanmaktadır. Geleneksel anlatılardan net bir biçimde ayrılan sanal gerçeklik anlatıları aslından birer deneyimdir ve klasik anlatının kodlarından farklı bir yapıya ve işleyişe sahiptir. Günümüzde sanal gerçeklik teknolojileri önemli gelişmeler kaydetmesine rağmen hala alternatifli senaryolar, altyazı, dublaj ve etkileşim varyasyonları gibi birtakım sorunlar barındırmaktadır. Bu noktada sanal gerçeklik teknolojisinin yardımına her geçen gün gelişimini sürdüren ve geniş kullanım alanı sunan yapay zekâ teknolojisi yetişmektedir. Mevcut durumuna ve ilerleme hızına bakıldığında önümüzdeki 10 yıllık süreçte gündelik hayata neredeyse tamamen hâkim olma potansiyeli barındıran yapay zekâ teknolojisi hali hazırda sahip olduğu imkanlarla sanal gerçeklik teknolojisinin aşmakta zorlandığı sorunlara net çözüm getirebilme potansiyeline sahiptir.
Yöntem: Çalışmada analiz yöntemi olarak Servet Can Dönmez’in “Sanal Gerçeklik: Teknolojisi, Sanatı, Uygulaması” (2023) başlıklı tezinde ortaya koyduğu “telepresence analizi” yöntemi kullanılacaktır. Literatürde var olana analizlerden yola çıkarak hazırlanan bu özgün yöntemde diğer analiz yöntemlerinin eksiklikleri giderilmeye çalışılarak daha genel geçer bir yöntem ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Bulgular: Telepresence analizinden sonra örneklem olarak seçilen sanal gerçeklik deneyiminin eksiklikleri tespit edilerek bu eksikliklerin yapay zekâ teknolojisi yardımıyla nasıl giderilebileceği üzerinde durulmuş ve mevcut yapay zekâ araçları üzerinden olası çözümler tespit edilmiştir.
Sonuç: Sonuç olarak daha nitelikli ve etkili bir sanal gerçeklik deneyimi tasarlayabilmek adına telepresence kavramı ekseninde yapay zekâ destekli üretim biçimlerinin gelecekte daha etkili ve yaygın olarak kullanılabileceği öngörülmüştür.
Purpose: This study aims to examine the current structure and issues of virtual reality (VR) narrative and, through a hermeneutic approach, propose potential solutions to these issues via artificial intelligence (AI) technologies, using the virtual reality experience Trinity VR (2018) as a case study.
Literature Review/Background: Since its inception, virtual reality technology and its associated narrative structures have made significant progress, developing a distinct literature of their own. VR narratives have now surpassed the mere effort to be interpreted through traditional disciplines such as literature, cinema, or theatre. One of the most conceptually ambiguous aspects in this field stems from the interpretation of the term "narrative." Unlike conventional storytelling forms, VR narratives are inherently experiential and differ structurally and functionally from the classical narrative codes. Although current VR technologies have reached an advanced level, they still face several persistent challenges—such as the integration of alternative scenarios, subtitles, dubbing, and diverse interaction variations. At this point, artificial intelligence technology, which continues to develop day by day and offers a wide usage area, comes to the aid of virtual reality technology. Given its current capabilities and projected developmental trajectory, AI has the potential to dominate everyday life within the next decade and provide concrete solutions to the longstanding challenges of VR technologies.
Methodology: The study employs the "telepresence analysis" method developed by Servet Can Dönmez in his doctoral dissertation titled Virtual Reality: Technology, Art, and Application (2023). This original framework, informed by existing analytical models in the literature, addresses their shortcomings and proposes a more universally applicable approach.
Findings: Following the telepresence analysis, the deficiencies of the selected virtual reality experience were identified. The study focuses on how these shortcomings can be addressed through the integration of artificial intelligence technologies.
Conclusion: It is concluded that, in order to design more qualified and impactful virtual reality experiences, AI-supported production methods—centered around the concept of telepresence—are likely to become more effective and widespread in the near future.
Virtual Reality Narrative Artificial Intelligence Experience
| Birincil Dil | Türkçe |
|---|---|
| Konular | Radyo-Televizyon |
| Bölüm | Araştırma Makaleleri |
| Yazarlar | |
| Erken Görünüm Tarihi | 27 Ekim 2025 |
| Yayımlanma Tarihi | 28 Ekim 2025 |
| Gönderilme Tarihi | 29 Haziran 2025 |
| Kabul Tarihi | 16 Ekim 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 5 Sayı: 2 |
ART/icle: Sanat ve Tasarım Dergisi
ISSN: 2718-1057
e-ISSN: 2791-7665