Modern dünya bilimin değeri üzerinde çok fazla vurgu yaptı. Bu şekilde bilimsel tecrübenin değeri artarken, dinî tecrübenin değeri ise azaldı. 20. yüzyılın en önemli Müslüman düşünürlerinden olan Muhammed İkbal, bu sorunu çözme temelinde bir din felsefesi inşa etti. O, felsefesinde dinî tecrübeyi anlamlı bir konuma yerleştirdi ve onun hak ettiği değeri sağladı. Ona göre dinî tecrübe, “Tanrı’nın doğrudan deneyimi”dir. Ancak onun diğer tecrübe düzeylerinden bir farkı yoktur. Başka bir ifadeyle, diğer tecrübelerimiz gibi, dinî tecrübe de bilgi için veriler sunmaktadır. Dolayısıyla onun, kognitif bir yönü vardır. Ayrıca İkbal’in düşüncesine göre dinî tecrübe, “insan-olma”nın somut bir örneği olan “Kâmil İnsan”ı varlığa getirir. Bu yüzden bu tecrübe, “yaratıcı bir süreci” ve “Tanrı ve insan arasındaki yakın bir ilişkiyi” ifade eder.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Ocak 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2015 Sayı: 36 |
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi