2. Dünya Savaşı'nın sona ermesi ile hızlanan de-kolonizasyon süreci devlet sayısında hızlı bir artışa neden olmuştur. 1945 yılından sonra kabaca 20 yıl gibi kısa bir sürede Afrika'da neredeyse sömürge yönetimi altında yaşayan bir devlet kalmamıştır. Kolonyal yönetimler, sömürgelerdeki geleneksel yönetim şekli ve toplum yapısını ortadan kaldırırken bunların yerine Batı tarzı kurumları oluşturmakta zorluklar yaşadılar. Bu nedenle, bağımsızlık talebinde bulunan sömürge toplumlarına bir devlet kurmak ve kendi halklarını yönetmek için "daha hazır olmadıkları" gerekçesi ile karşı çıkılmıştır. 20. yüzyılın ikinci yarısına hâkim olan selfdeterminasyon ve eşitlik vurgusu, güç merkezinin Avrupa'dan kanatlara, Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği'ne, doğru kayması nedeniyle sömürgeler hızlı bir şekilde bağımsız olmaya başladılar. Mantar gibi çoğalan post-kolonyal devletlerin büyük bir kısmı, bu hızlı yapılanmaya cevap vermekte zorlandılar. Modern bir devletin yerine getirmesi beklenen halkın güvenliğini sağlama, refahı artırma ve temsil gibi temel fonksiyonlarını gerçekleştirmekte sorunlar yaşadılar. Bu sorunlar Soğuk Savaş boyunca çeşitli nedenlerle gündeme gelmedi. İki kutuplu dünyanın sona ermesi ile bu temel fonksiyonlarını yerine getirmekte zorlanan veya hiç getiremeyen devletler, sadece kendi toplumu için değil hem devletlerin oluşturduğu uluslararası toplumu hem de bireylerin oluşturduğu uluslararası toplumu da olumsuz olarak etkilemeye başladı. Literatürde bu devletlere çeşitli sıfatlar vererek ele almak bir zorunluluk haline geldi: Başarısız devlet, aksayan devlet, çökmüş devlet, devletimsi... Literatürde ‘‘başarısız devlet’’ kavramı popüler olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmada ise kavramın gelişigüzel ve müphem bir şekilde kullanılmasının yarattığı kavram karmaşasını aşmak amacıyla ‘‘kırılgan devlet’’ ve ‘‘çökmüş devlet’’ kavramlarının kullanılması tercih edilmiştir. Böylece aynı olgunun iki farklı boyutu ele alınmaya çalışılmıştır. Çalışmanın ilk kısmında başarısız devlet olgusu ve bu olguyu ifade etmeye yönelik çeşitli adlandırmalar ele alınacaktır. Bu kavramlara yönelik eleştirilere yer verildikten sonra, neden kırılgan devlet ve çökmüş devlet kavramının tercih edildiği ifade edilecektir. Söz konusu devletlerin karakteristik özellikleri ifade edildikten sonra, kırılgan devlet meselesinin niçin önemli olduğu ele alınacak, mezkur devletlerin neden kırılgan bir yapıya sahip oldukları açıklanmaya çalışılacaktır.
The process of de-colonization which gained speed with the end of 2. World War caused a rapid increase in the number of states. In a short time like 20 years after 1945, most of the African colonial states declared independence. Colonial powers changed the traditional way of governing and social structure in colonial states, yet they faced struggles to build up western-style instituions. Therefore, the demands of colonial states related to gaining their independence were rejected on the excuse that "they are not ready for independence". Due to power shift from Europe to USA and Soviet Union, egalitarianism and selfdetermination which marked the second half of the 20. century, colonies started to gain independence. Mushrooming postcolonial states, most of them, were not able to response these rapid changes. They had the deficiencies of basic functions like protection of its citizens, providing welfare and represantion which are expected to perform by all modern states. These problems were not brought to agenda because of various reasons during the Cold War. States that can not or did not perform these basic functions, affects badly not only their societies but also international society of which states and people composed with the end of bipolar system. In the literature, it became necessary to handle such states which were given diversified adjactives: Failed states, failing states, fragile states, quasi-states, collapsed states ... The notion of ‘‘failed state’’ is widely used and popular, but in this study which aims to make a literature survey about the phenomenon, was prefered to use ‘‘fragile state’’ and ‘‘collapsed state’’ notions in respect to explain different phases of the phenomenon. In first section of the study, failed state notion and its derivatives are explained and then its critics are expressed. After that why fragile state and collapsed state notions were preferred to use is explained, and then aforementioned states' characteristics are described. In the last section, the importance of fragile state matter and the reasons of "why they are fragile" are analyzed
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Research Article |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Şubat 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Sayı: 39 |