Zamanı tarihlendiren temel ilke hafızadır. Kültürel mekan şekillendirilirken, geçmişin nasıl bilineceğine ve geleceğin nasıl olacağına karar veren anlayış, şehirlerin belleğini kendi hafıza ve bilgisi doğrultusunda biçimlendirir. Farklı tarihlerde ve fakat aynı yeryüzünde birbiri üstüne kurularak varlık kazanan uygarlıklar, geçmişten arta kalanlarla palimpsest kültürler inşa ederler. Bu kalıntılar geçmişin bilgisini verdiği gibi geleceğin tasarlanmasında itici güç olur. Toplumlarda ilk olarak akademik iklime bütünleşik bir biçimde inşa edilen ve doğal-kültürel varlıkların şehirdeki haznedarlığını yapan müzeler, adlarını ilham perisinden -muse- alır. Bulundukları anda ve yerde geçmiş ile gelecek arasında iletişime/etkileşime olanak veren müzeler, tarihsel süreçte, toplumların nesnelere yükledikleri anlamların değişmesi ve başka kültür nesnelerinin müzelerde yer alabileceği anlayışının ortaya çıkmasıyla işlevsel değişikliğe uğramıştır. Topraktan çıkarılan her şeyin müzelerde sergilenmesi gerekli görüldüğü gibi sanat eseri olarak nitelendirilen her şeyin de müzesi olabileceği anlayışı, bugünün toplumlarının değer algısı hakkında bilgi vermektedir. Medeniyetlerin inşasında hem bilgi hem de ilham kaynağı olan müzeler, farklı tanımlarla içi boşaltıldığı için artık esin kaynağı olmaktan ziyade belleğini yitirmiş şehirlerde, baktığını göremeyen gezginler tarafından ziyaret edilip fotoğraflanmayı beklemektedir.
Müze Konsept Müze Tekdüze Kentler Kayıp Bellek Yeni Nesil Gezginler
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Nisan 2022 |
Gönderilme Tarihi | 29 Kasım 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Sayı: 47 |