Öz
Viyana Satım Sözleşmesi 2011 yılından itibaren Türk Hukukunun bir parçası haline gelmiştir. Ancak Türkiye Cumhuriyeti Sözleşmeye taraf olmadan önce de milletlerarası özel hukukun kanunlar ihtilafı kurallarının Viyana Satım Sözleşmesi’ne taraf bir devlet hukukuna gönderme yapması halinde uygulanabilmekteydi. Aynı şekilde satım sözleşmesinin taraflarının o devletin hukukunu uygulanacak hukuk olarak seçmeleri halinde de Viyana Satım Sözleşmesi taşınır mallara ilişkin satım sözleşmeleri hakkında dolaylı şekilde Türk Hukukunda uygulama alanı bulabilmekteydi. Artık Türkiye Sözleşmenin bir tarafı haline geldiği için Viyana Satım Sözleşmesi doğrudan uygulama imkanına kavuşmuştur. Bu ise Sözleşmenin hükümlerinin anlaşılmasını ve yorumlanmasını Türk öğreti ve uygulaması açısından daha önemli hale getirmiştir. Henüz bu Sözleşmeye ilişkin Türk Yargıtayının kararlarına rastlanmamaktadır. Ancak halihazırda Sözleşme yürürlüktedir ve pek çok satım sözleşmesi için birincil hukuk kaynağı niteliğindedir. Yakın bir gelecekte, milletlerarası karakter taşıyan satım sözleşmelerinde hâkimlerin, avukatların ve hakemlerin Türk Borçlar Kanunu veya başka ülkelerin milli kanunlarından ziyade Viyana Satım Sözleşmesinin hükümlerini araştırmaları ve yorumlamaları özel bir ilginin ötesine geçerek artan bir gereklilik olacaktır. Bu yöndeki akademik yayın sayısı da her geçen gün artmaktadır. Bu nedenle çalışmamızda Viyana Satım Sözleşmesinin sistematik mantığı içerisinde ifa engellerine genel yaklaşımı ve ifa engellerinin ortaya çıkması halinde alıcının satıcıya karşı sahip olduğu çeşitli haklar ve hukuki imkanlar açıklanmaya çalışılmıştır.