Öz
ÖZET
Kamulaştırmasız el atma kavramı
Türk Hukuk Sistemi’ne 1956’da girmiştir.
1983 tarihli Kamulaştırma Kanunu’nun
38.maddesi ile düzenlenmiş tek
kamulaştırmasız el atmaya dayanak yasa
metni, 2003’de Anayasa Mahkemesi
kararıyla iptal edilmiştir. Buna karşın,
kamulaştırmasız el koyma sebebiyle
tazmin ifadesi kamulaştırma kanununa
eklenerek yasal kimlik kazanmıştır. Ayrıca
bu olgunun varlığı 2026 tarihine kadar
da ötelenmiştir. Daha sonraki düzenleme
ile bu tarih sınırlaması da kaldırılmıştır.
Yani kamulaştırmasız el atmanın ilerleyen
yıllarda devam etmesi hukuki bir kimlik
kazanmıştır. Ardından, 6475 sayılı Yasa
ile kamulaştırmasız hukuki el atma
davalarında 07.09.2021’e kadar hüküm
vermek hukuken imkânsız hale gelmiştir.
Anayasa Mahkemesi, bu kanun maddesini
Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesi ile iptal
etmiştir. Şu anda hukuki el atmaya ilişkin
dava açmak için yasal bir engel kalmamıştır.
Bunun yanında, hukuki el atmaya ilişkin
bazı kavram yanılgıları da mevcuttur. Bazı
parseller; sit alanı, jeolojik sakıncalı alan,
tarımsal niteliği korunacak alan sınırları
içinde kalabilir. Bu tip parseller,bulundukları konum
veya özellikleri nedeniyle imar planında
DOP/KOP donatılarına tahsis edilebilir. Bu
durumda hukuki el atma varlığından söz
etmek pek mümkün gözükmemektedir.
Bu konuda uygulamada bazı yanlış
uygulamalar ve kavram yanılgıları da
mevcuttur. Ayrıca, hukuki el atmanın
olduğu alanlarda da bir takım önlemlerin
alınması elzemdir. Uygulama imar planı
olan alanlarda ivedi olarak arsa ve arazi
düzenlemelerinin re’sen yapılması en kalıcı
çözüm olarak bilinmektedir. Konuya ilişkin
daha geniş perspektifli kalıcı çözümler
getirmek de gerekmektedir. Aksi takdirde,
kamu kurumları ciddi maddi yükler
altında kalacaktır. DOP/KOP donatısına
isabet eden kadastro parsellerine, sit
sertifikası benzeri imar hakkı verilmesi
veya plandaki tüm kadastro parsellerine
12,5 metreye kadar yapılaşma hakkı
verilmesi ve imar hakkı transferi sisteminin
geliştirilmesi önerilerin bir tanesidir. Bu
konuda araştırma yapacak araştırmacılara,
alternatif yöntemlerin geliştirilmesi ve
uygulanması adına uygulama ve hukuki
araçları içeren alanlarda çalışma yapmaları
önerilmektedir.