Öz
Bilimsel tıbba uygun bir biçimde hastalıkları
teşhis ve tedavi etmek, hekimler için hem bir hak
hem de bir görev olarak kabul edilir. Zira insan
vücudunu, sağlığını ve dolayısıyla hayatını konu
edinen tıp bilimi son derece önemli ve hassas bir
bilimdir. Daha önce var olan sağlığına kavuşmak
için kendisine başvuran hastayı yeniden eski
sağlığına kavuşturmak, bilimsel tıbbın gerektirdiği
çeşitli tıbbi müdahalelerden en elverişli olanını ve
en uygun biçimde hastaya uygulamak hekimler için
bir yükümlülüktür. Bu yükümlülüğün ihlal edilmesi
hukuk nezdinde sorumluluğu gerektirecektir.
Kendilerine müracaat eden hastayı
sağlığına kavuşturmak hekimin, dolayısıyla tıbbi
müdahalenin amacı olmakla birlikte, zaman zaman
istenmeyen sonuçlar da ortaya çıkabilmektedir.
Bu durumda iş hukuk alanına girecek ve hekimin
sorumluluğundan söz edilecektir. Hekimlerin
kutsal bir meslek icra ettikleri düşüncesi, hukuki alt
yapı eksikliği ve toplumun bilinçsizliği dolayısıyla
günümüzde olduğu kadar eskide hekimlere karşı
fazla dava açılmamaktaydı. Ancak günümüzde,
diğer tüm meslek gruplarında olduğu gibi,
hekimlerin de işlerini gereği gibi yapmamaları
durumunda kendilerine karşı dava açılabileceği
artık kabul edilmektedir.
Artan dava sayısı ve mesleki sorumluluk
poliçelerinin zorunlu olması ile birlikte, hekimler
aleyhine açılan malpraktis davalarında belirgin
artışlar olmuştur. Bu nedenle, kamu veya özel sağlık
kurum ve kuruluşlarında veyahut serbest olarak
mesleğini icra eden, tıpta uzmanlık mevzuatına
göre uzman olan ve diş hekimlerinin, sözleşme
tarihinden önceki on yıllık dönemde, sözleşme
süresi içinde veya sözleşme süresinin bitiminden
itibaren iki yıllık süre içinde, mesleki faaliyetleri
nedeniyle verdikleri zararlara ilişkin, 31.07.2010
tarihinden itibaren mesleki sorumluluk sigortası
yaptırması zorunlu hale gelmiştir.