Öz
Madenler devletin hüküm ve tasarrufunda
olan kamu malı niteliğinde kabul edilen tabii servet
ve kaynaklardır. Madenler maden ehliyetine sahip
kişilere verilen ruhsat ve izin kapsamında işletilirler.
Maden haklarının bölünmezliği ilkesi gereği, ruhsatlı
sahaların daha küçük ruhsatlara veya ortak paylara
bölünmesi mümkün değildir. Bu nedenle işletme
yeterliliğine sahip olmayan kişilere ruhsatlandırılan
sahaların gerek kısmen gerekse tamamen atıl kalması
gibi olumsuz sonuçlar doğmuştur. Bu sahaların kısmen
veya tamamen rödövansçılara kiralanması ve üretime
açılması isteği, rödövans sözleşmesinin doğmasına ve
madencilik sektöründe kendine geniş yer bulmasına
sebep olmuştur. İşletme hakkının kısmen veya
tamamen devrine ilişkin bu sözleşme ürün kirasına
benzer kabul edilerek konuya ilişkin uyuşmazlıkların
çözümünde Türk Borçlar Kanunu’nun ilgili hükümleri
kıyasen uygulanmıştır. Maden Kanunu’na eklenen
hükümler ile rödövans sözleşmelerinin idarenin
onayına tabi tutulması, bu sözleşmeye idarenin
üçüncü bir taraf olarak iradesinin eklenmesinden
başka bir şey değildir. İdarenin sözleşmeyi onaylaması,
bu sözleşmenin birleşme iradeli karma sözleşme
olarak kabul edilmesini gerektirmiştir. Hatta sözleşme
şartları dışında maden bölgesi kararı gibi idari
işlemlerle sözleşmelerin sonlandırma yetkisi, bu
sözleşmenin idarenin taraf sıfatı açısından kısmen
idari sözleşme olarak anılmasını bile haklı kılmaktadır.
Rödövans sözleşmeleri Türkiye Taşkömürü İşletmesi
Yönetmeliği kapsamındaki istisna dışında tip sözleşme
özelliği taşımamaktadır. Devlet hakkı yükümlülüğü ve
buluculuk hakkı yükümlülüğü ruhsat sahibine aittir ve
bu yükümlülüğün sözleşme gereği rödövansçıya devri
maden hukuku anlamında yükümlüyü değiştirmez.
Bu yükümlülüklerin rödövansçı tarafından hak
sahibi kişilere ödenmemesi sadece ruhsat sahibi
ile rödövansçı açısından hukuki sonuç doğurur ki,
bu da sözleşme şartlarına aykırılık kapsamında
değerlendirilir.