It is a foregone conclusion that culture, as a fact shaped before written rules in historical process, has a more effective role in the relation between law and culture itself. This is also a proof of the anthropological side of law. Culture reveals its effect on law by using social norms like customs, rituals, traditions and morals. By this means, law becomes more legitimate and comprehensible in the eye of society and individuals. Considering law without cultural elements causes that the law moves away from the values of the society in which it grows. This distance correspondingly causes that the law becomes intangible and on paper. However law aims not only to have values of the society, but also to create the sense of justice in the society and individuals. The law that achieved this goal also fulfills its fundamental duty: Maintaining the social order. But it is impossible to achieve this goal only with the written rules. The only possible way of reaching to the necessary mode in law, in other words to the justice, is to reflect the morals as an individual and social cultural mode on the laws
Tarihsel süreç içerisinde varlığını yazılı hukuk kurallarından daha önce oluşturan kültürün, hukuk ve kültür ilişkisinde daha etkin bir role sahip olması olağan bir durumdur. Bu husus aynı zamanda hukukun antropolojik yanının da bir göstergesidir. Kültür ile hukuk arasındaki etkileşimde kültür etkin rolünü örf, adet, gelenek ve ahlak kuralları gibi sosyal normları kullanarak ortaya koyar. Bu sayede hukuk toplum ve birey nezdinde daha meşru ve anlaşılır bir hal alır. Kültür ögelerinden ayrı olarak hukuku ele almak hukukun içinde yetiştiği toplumun değer yargılarına uzak kalmasına sebep olur. Bu uzaklık da hukukun soyut ve kâğıt üzerinde kalmasına sebebiyet verir. Oysa hukuk, toplumun değer yargılarını içinde barındırmanın yanı sıra, toplumda ve bireyde adalet duygusunun oluşmasını amaçlar. Bu amacı gerçekleştirebilen hukuk, asıl görevi olan toplumsal düzeni sağlamayı da başarmış olur. Ancak bu amaca sadece yazılı kurallar ile ulaşılması mümkün değildir. Hukukta olması gereken üst değere, bir başka deyişle adalete, ancak bireysel ve toplumsal anlamda kültürel bir üst değer olan ahlakın kanunlara yansıtılmasıyla ulaşılır
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Research Article |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Ekim 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Sayı: 28 |