Ockhamlı William’dan bu yana çeşitli biçim alışlarla karşımıza çıkan dilde sadeleşme hareketi, 20. Yüzyılda analitik dil felsefesinin kurucuları tarafından farklı bir boyuta taşınmış, mantıksal pozitivizmde ise zirveye ulaşmıştır. Doğa bilimsel yöntemlerin etkisiyle şekillenen ve modern mantık alanında yapılan özgün ve nitelikli çalışmaların etkisiyle yetkinleşen bu anlayış, felsefenin metafizik problemlerini dil bağlamında ele almaktadır. Bu görüşün savunucuları, getirmiş oldukları bir dizi ölçüt aracılığıyla anlamlı olan ve olmayan ifadeler arasında ayrım yapmayı hedeflemişlerdir. Felsefi gelenekteki çözümsüz görünen “anlamsız” metafizik tartışmaları “elimine etmeyi” amaçlayan bu hareketin vardığı son noktada, olgusal bir karşılığı bulunmayan ve mantıksal sözdizimi kurallarına uymayan her ifade, metafiziğin kalıntısı olmakla itham edilmektedir. Adorno ve Horkheimer’a göre spekülatif felsefeye yönelik gerçekleştirilen bu saldırı, Aydınlanma’nın dili mitostan arındırma çabalarının doruk noktasıdır. Onlara göre analitik dil felsefesinin olgucu filozoflarının felsefelerinde dilin anlam taşımasına müsaade edilmemekte ve yalnızca gösterge işlevi dikkate alınmaktadır. Dil, bir formül olarak katılaşarak soyutlaşmakta ve formüle uymayan her düşünce solup gitmektedir. Bu anlayış, spekülatif felsefe geleneğindeki felsefi sistemlerin unsurları olan etik, estetik, yaşamın anlamı gibi konuların felsefeden tasfiye edilmesine yol açmıştır. Adorno ve Horkheimer’a göre varlık alanındaki niteliksel farklılıkların göz ardı edilmesi, insanın şeyleşmesi ve kendi özüne yabancılaşmasına sebep olmuş, bireyin gizilgüçlerini kaybettiği bu ortamda toplumsal dönüşümün imkanı da ortadan kalkmıştır.
Eleştirel Teori, Pozitivizm, Metafizik, Analatik Felsefe, Dil.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Mart 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Sayı: 34 |