Aristoteles’den Hegel’e uzanan tarihsel çizgi içinde “dehşet” gözden
kaçırılmıştır. Nietzsche’nin ele almasıyla, dehşet yeniden varlık kazanır.
18. yüzyılda, dehşet, “yüce” dolayımında ele alınır. Ancak, yüce sanatın
konusu değil, doğaya –yıkıcı doğaya-- ait bir olgu olarak ele alınır. Karl
Heinz Bohrer “dehşet”i, modern sanattaki “şok” ile ilişkilendirir.
20. yüzyılın sanatını anlamlandırmak için, Antik dehşet, eğer estetik şok
ile bağlantılandırılırsa, Beckett dramaturgisinde bu ilişki nasıl formüle
edilebilir? Radikal azaltma/yoksunlaştırma dramaturgisinde belirgin olan
artık, sanatın hiçbir şeye gönderme yapmaması ve her türlü özdeşleşmeyi
iptal etmesidir
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Mart 2007 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2007 Cilt: 23 Sayı: 23 |