Mûsâ Cârullah Bigiyef (öl. 1949), Kazan Türklerinin son asırda yetiştirdiği büyük bir İslâm âlimidir. Bigiyef, İslâm toplumlarının ve devletlerinin siyasî, askerî, iktisadî ve kültürel açıdan tam bir çöküş sürecinin içinde olduğu bir dönemde yaşamıştır. İslâm dünyasının içinde bulunduğu buhrandan kur-tulmak için de Kur’ân-sünnet kaynaklı çözümler üretmenin gayreti içinde olmuştur. Makalemize konu olan ve Kur’ân-sünnet ilişkisine yeni bir yaklaşımı öngören Kitâbu’s-sünne adlı eserini de çağdaş dö-nemde ilk olarak Hint alt kıtasında ortaya çıkan ve sünneti dışlayan Kur’âncılık söylemine karşı kaleme almıştır. Cârullah, Kur’âncıların aşırı savruluşuna karşı sessiz kalamamış ve sünneti Kur’ân’ın önüne geçiren farklı bir teori ortaya koymuştur. Ona göre Hz. Peygamber’in sünneti, İslâm’ın bilgi kaynakları ve deliller hiyerarşisinde hükümlerin dayanağı olan dört aslî delilin başında yer alan bir asıldır. Zira İslâm’da her hüküm önce sünnetle ortaya konmuş, sonra ayetler Hz. Peygamber’in o konudaki söz, fiil ve takrirlerini tespit ve teyit etmiş, hatta ebedileştirmiştir. Din ve imanın bütün temel esasları, dinin farz olarak değerlendirdiği kural ve kaidelerin tamamı önce sünnet ile belirlenmiş, daha sonra Kur’ân ayetleri bunları teyit ve tespit etmek üzere nazil olmuştur. Örneğin namaz, onun bütün rükünleri, şartları ve vakitleri önce sünnetle açıklanmış daha sonra bunlar Kur’ân ayetleri ile teyit edilmiştir. Bigiyef, söz konusu eserinde kendine ait bu sünnet teorisini pek çok ayetle desteklemiştir. Bu çalışmada, Cârullah tarafından sünnete delil teşkil ettiği öne sürülen ayetler, Kur’ân bütünselliğinin temel mihverini oluşturan bağlamsal bütünlük (metin içi, metin dışı ve ilahi bağlam) çerçevesinde incelenmiş ve söz konusu ayetlerin onun sünnet teorisine dayanak olup olmadığı üzerinde durulmuştur. Sonuç olarak elde edilen veriler ışığında, Cârullah’ın kendi sünnet teorisini destekleyici mâhiyette zikrettiği ayetlerin, Hz. Peygamber’in sünneti ile doğrudan bir ilişkisinin bulunmadığı tespit edilmiştir. Çünkü Cârullah ayetlere daha çok parçacı ve literal bir yaklaşım sergilemiş, dolayısıyla bütünlükten ve bağlamdan uzaklaşmıştır. Cârullah’ın sünnete dair iddiası, olumlu bazı düşünceleri çağrıştırsa da onun sadece bir teori olarak kaldığını ifade etmek yanlış olmayacaktır.
كان موسى جار الله بيغيف (ت. 1949) عالمًا مسلما عظيمًا تربى على يد أتراك قازان في القرن الماضي. عاش جارالله في فترة كانت المجتمعات والدول الإسلامية في حالة انهيار تام من الناحية السياسية والعسكرية والاقتصادية والثقافية. وقد سعى إلى إيجاد حلول مستندة إلى القرآن والسنة من أجل الخروج من الأزمة التي كان العالم الإسلامي فيها. فكتب كتابه ”كتاب السنة“، وهو موضوع مقالنا هذا، والذي يتوخى فيه مقاربة جديدة للعلاقة بين القرآن والسنة، في مقابل اصول القرآنيون الذي ظهر لأول مرة في شبه القارة الهندية في الفترة المعاصرة واستبعد السنة النبوية. لم يستطع جار الله أن يسكت على تطرف القرآنيين، وطرح نظرية مختلفة تعطي الأولوية للسنة على القرآن. فهو يرى أن السنة النبوية مبدأ يأتي على رأس الأدلة الأربعة الأساسية وذلك لأن كل حكم من أحكام الإسلام قد حددته السنة أولاً، ثم نزلت الآيات مقررة ومؤكدة لأقوال النبي - صلى الله عليه وسلم - وأفعاله وتصرفاته في هذا الموضوع. فكل أصول الدين والإيمان، وكل الأحكام والمبادئ التي يعتبرها الدين واجبة قد قررتها السنة أولاً، ثم نزلت آيات القرآن لتأكيدها وتقريرها. فمثلاً الصلاة وشروطها وتحديد أوقاتها قد بيّنتها السنة أولاً، ثم نزلت آيات القرآن لتأكيدها وتقريرها. وقد دعم جار الله نظريته هذا بآيات كثيرة. وفي هذه الدراسة، يتم تحليل الآيات التي ادعى جار الله أنها تشكل دليلاً على السنة في إطار تكامل السياق الذي يشكل المحور الأساسي للكلية القرآنية، ويتم التأكيد على ما إذا كانت الآيات المعنية هي أساس نظريته في السنة. وفي ضوء المعطيات التي تم الحصول عليها نتيجة لذلك، فقد تقررعندنا أن الآيات التي أوردها جار الله تأييداً لنظريته هذه لا علاقة لها مباشرة بينها وبين السنة النبوية. وذلك لأن جار الله قد اتبع منهجاً تجزية وحرفية في تناول الآيات، فابتعد بذلك عن الوحدة القرآنية والسياق والسباق. وعلى الرغم من أن دعوى جار الله حول السنة تثير بعض الأفكار الإيجابية، إلا أنه لن يكون من الخطأ القول بأنها تبقى مجرد نظرية
Mûsâ Jārullāh Bīgīyef (d. 1949) is one of the most prominent Islamic scholars produced by the Kazan Turks in the last century. Bîgî lived during a period when Islamic societies and states were undergoing a complete collapse in political, military, economic, and cultural terms. He devoted himself to finding solutions rooted in the Qurʾān and Sunna to help the Islamic world emerge from this crisis. The subject of this article, Kitāb al-Sunna, envisions a novel approach to the relationship between the Qurʾān.and Sunna and was written as a response to the Qurʾānists discourse, which emerged in the modern era initially in the Indian subcontinent and sought to marginalize the Sunna. Bîgîyef could not remain silent in the face of the excessive stance of the Qurʾānists and proposed a different theory that placed the Sunna above the Qurʾān. According to him, the Sunna of the Prophet Muhammad holds primacy among the four foundational sources of Islamic legal and theological authority. In his view, every ruling in Islam was first established by the Sunna, and subsequently, the Qurʾānic verses confirmed, validated, and even eternalized the Prophet’s words, actions, and approvals. The essential principles of faith and religion, as well as all obligatory rules and regulations in Islam, were first determined by the Sunna and later confirmed and established by the Qurʾānic verses. For example, the acts, conditions, and times of prayer were first explained by the Sunna, and only later were they validated by Qurʾānic verses. In Kitāb al-Sunna, Bîgîyef supports his unique theory of the Sunna with various Qurʾānic verses. This study examines the verses cited by Bîgîyef as evidence for the Sunna within the framework of contextual integrity (intratextual, extratextual, and divine context), which forms the core of the Qurʾān's holistic approach. It aims to investigate whether these verses actually support Bîgîyef's theory of the Sunna. The findings reveal that the verses cited by Bîgîyef have no direct connection to the Prophet's Sunna. This is due to a fragmented approach to interpretation that generally disregards the textual historical context. Although Bîgîyef's claims about the Sunna suggest some positive ideas, it would not be wrong to say that his theory remains only theoretical.
| Birincil Dil | İngilizce |
|---|---|
| Konular | Tefsir |
| Bölüm | ARAŞTIRMA MAKALESİ |
| Yazarlar | |
| Erken Görünüm Tarihi | 26 Ekim 2025 |
| Yayımlanma Tarihi | 30 Ekim 2025 |
| Gönderilme Tarihi | 17 Haziran 2025 |
| Kabul Tarihi | 16 Eylül 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 9 Sayı: 2 |