Osmanlı mimarlığı için XVIII. yüzyıl ve sonrası üzerine, inşa edilmiş yapıların
Avrupa’dakilere benzerliğini vurgulayarak geliştirilmiş olan “Batılılaşma” söylemi,
ima ettiği orijinal/kopya, Doğu/Batı ayrımları nedeniyle problemlidir. Buna karşılık
XIX. yüzyıl Osmanlı mimarlığının sınırlı yazılı bağlamı içinde buralı özneyi vurgulayan
yeni tarihyazımsal stratejiler geliştirilmelidir. Burada, öznesi Tanzimat bürokrat
ve aydını olarak belirlenen ve Batı’ya göre biçimlenen söylemsel alanda, mimarlık
pratiklerini de yakından ilgilendiren doğru bilgi mekanizmasının yeniden kurulduğu
iddia edilmektedir. Bu doğrultuda Tanzimat döneminde mimarlık bilgisinin değişimine
tanıklık eden fenn-i mi‘mârî teriminin hangi söylemsel pratikler içinde kullanıldığı
ve taşıdığı anlamın bu pratiklere paralel olarak nasıl dinamik tutulduğu sorgulanmaktadır.
Diğer taraftan da mimarlık bilgisinin değişen içeriğine paralel olarak
İstanbul üzerinden görünür olan kentin tarihsel dokusunun yeni filizlenen ve popüler
bir bilgi alanı olarak bu bölgeye nasıl dahil edildiği tartışmaya açılmıştır.
The discourse of “westernization” utilized for discussing the eighteenth and nineteenth
century Ottoman architecture emphasizes the formal similarities of these buildings
to those in Europe. This is quite problematic because it implies conceptual
oppositions such as original/copy or East/West. Instead, it is argued here that there
is need for a new historiographical strategy with further emphasis on the Ottoman
subject for discussing the nineteenth century Ottoman architecture in regard to its
limited textual context. Thus, this study proposes that in this period the mechanism
of true knowledge has been reconstituted upon the discursive field shaped in line
with the discourse on West and the subject of this process is the Tanzimat bureaucrat/intellectual.
This transformation also has direct influence on the architectural
practices. In this respect, it is aimed here to discuss how the term fenn-i mi‘mârî
(“science” of architecture) was utilized in certain discursive practices in tune with
the transformation of architectural knowledge and how the meaning it implied was
transformed accordingly. In addition, this study examines how the historic fabric of
the city that became visible through Istanbul was further included within the concurrent
territory of architectural practices as a newly flourishing and popular realm
of knowledge.
Tanzimat Period the West Knowledge Science of Architecture İstanbul
Diğer ID | JA89ER56YH |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Mayıs 2009 |
Gönderilme Tarihi | 1 Mayıs 2009 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2009 Sayı: 13 |