Osmanlı İmparatorluğu’nun yarı-sömürgeleştirilmesi sürecinde bir argüman olarak kullanılan demiryolu olgusu sadece ulaşım ve nakliyat açısından değil, emperyalizmin bir ülkeyi sömürme biçimine de önemli bir örnek teşkil ediyor. Bu olguyu Antalya örneğine tatbik ettiğimiz zaman şu enteresan durumu görüyoruz: İngilizler, Berlin-İstanbul-Bağdat Demiryolu projesinin önüne geçmek için Akdeniz ile Basra arasında demiryolu hattı kurmak düşüncesi ile İzmir-Aydın Demiryolunun devamı olarak Aydın’dan Antalya’ya kadar demiryolu yapmak imtiyazını 6 Ekim 1906 tarihli anlaşmanın ikinci maddesi ile gündeme getirmiştir. Ancak aynı yıl İtalya’da kurulan İtalyan Sömürge Enstitüsü ile proje İtalyan çıkar alanının sembolü haline gelmiştir. Meşrutiyet döneminde İtalya’nın geleneksel sömürge politikasının odak noktasında bulunan Akdeniz ve Antalya örneğinde Antalya Demiryolu Projesi, Kurtuluş Savaşı döneminde gündemini korumuş ise de savaş sonunda İtalya’nın gündeminden düşmüştür. Kurtuluş Savaşı sırasında Yunan işgal ordusu karşısında bir savunma hattının parçası olarak yeniden Kemalist Türkiye’nin gündemine gelen mezkûr projeyi gerçekleştirecek yerli sermaye olmadığı içindir ki İsviçre kökenli bir sermaye grubu tarafından yapılan girişim bağlamında yeniden gündeme gelmiştir. Bu defaki girişim Chester Demiryolu Projesini hatırlatan bir nitelikte olsa da belki de başka nedenlerle gündemden düşmüştür. Bu nedenler arasında en önemlisi, Sultan II. Abdülhamit ve Fevzi Çakmak’ın savunma düşüncesinde belirleyici konumda olan kıyı fobisidir. Bu fobi, sadece savunma değil iktisat ve sanayi hamleleri ve yatırımları açısından da Tanzimat’tan Cumhuriyet’e uzanan süreçte başat konumda olmuştur.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Temmuz 2020 |
Gönderilme Tarihi | 9 Mayıs 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Sayı: 7 |
Yayının Türü: Uluslararası Akademik Hakemli-Altı Ayda Bir Yayınlanır