Kazan-Tatar Türklerinin gelenekli anlatı türlerinde mitolojik hayvanlara sıkça rastlanmaktadır. Destan, efsane ve özellikle masallarda zengin bir yer tutan bu hayvanlar, mitolojik inanışlarla yüklenen sembolik anlamlar ve işlevleri ile dikkat çekmektedir. Bu anlatılarda ve özellikle de masallarda hayvanlar, genelde insanlar gibi düşünen ve konuşan olağanüstü güçlere sahip varlıklar olarak görülmektedir. Genellikle insan gibi tasavvur edilmekte, bazen insandan da akıllı varlıklar olduğuna inanılmaktadır. İnsan hayatında özel bir yer edinen bu hayvanlar, ekseriyetle insanlara yardım eden, yol gösteren birer dost olarak kabul edilmektedir. Kazan-Tatar Türklerinin söz konusu halk anlatılarında görülen mitolojik hayvanlar arasında yılanın özel bir yere sahip olduğu anlaşılmaktadır. Mitolojik dönemden günümüze kadar sözlü kültürde yılan, genellikle olumlu özellikleriyle yer alır. Çağlar boyunca ona yüklenen sembolik anlamları bakımından da dikkat çekicidir. Yılanın “koruyucu” olduğuna inanmanın kökleri, mitolojik hayat / dünya ağacını koruduğu inanışına dayanır. “Koruyucu” olduğuna inanılması; zamanla “sağlık”, “mutluluk”, “uğur” ve “bereket” anlamları kazanmasına vesile olmuştur. Yer-su kültürü ile de ilişkilendirilen yılanın “suların iyesi” olarak kabul edilmesi yine “koruyucu” özelliğiyle ilişkilidir. Genellikle sağlığı simgeler. “Yenilenme”, “yeniden canlanma”, “ölümsüzlük”, “gençlik” gibi anlamları da “sağlık” anlamıyla ilişkilidir. Azerbaycan’da yılan “ev iyesi” olarak kabul edilmektedir. Anadolu’da, her evin bir koruyucu yılanı bulunduğuna inanılması da yılanın “ev iyesi” olduğu inancından kaynaklanmaktadır. “Ev iyesi”, “ev meleği”, “ev yılanı” gibi adlar verilen koruyucu yılanın, özellikle de ak renkli yılanın, atalar tarafından gönderildiğine inanılmaktadır. Koruyucu yılanın eve bereket, huzur, mutluluk ve uğur getireceği inanışı da Türk Dünyası’nda yaygındır. Koruyucu yılana dokunulmaması, onun korkutulmaması veya öldürülmemesi, aksi takdirde uğursuzluk geleceği inanışı günümüzde de genel kabul görmektedir. Türk kültüründe ve kadim Türk inanışlarında yılan ve kam / şaman arasında sıkı bir bağlantı kurulmaktadır. Şamanın yer altı yolculuğunda, şamana yardım ettiği düşünülen yılan; şaman giysisinde, şaman başlığında ve şaman davulunda önemli bir figür olarak yer almaktadır. Mitolojik dönemden günümüze kadar çeşitli anlamlar yüklenen yılan, Kazan-Tatar Türkleri tarafından, yaşadıkça güçlenen ve zaman içinde farklı şekillere dönüşebilen olağanüstü bir varlık olarak kabul edilmektedir. Yılanın dönüşüm sürecinin dört döneme ayrıldığına inanan Kazan-Tatar Türkleri, yılanın bir yaşından sekiz yaşına kadarki dönemine “Heyat”, sekiz yaşından yüz yaşına kadarki dönemine “Efgıy”, yüz yaşından bin yaşına kadarki dönemine “Ajdaha” ve bin yaşından sonraki dönemine ise “Yuha” adlarını vermektedir. Renkleri, nitelikleri ve işlevleri bakımından çeşitli özellikler taşıyan yılana, dönüşüm sürecinin her birinde yeni işlevler yüklenmektedir. Bu makalede, Kazan-Tatar Türklerinin halk inanışlarında önemli bir yeri bulunan yılanın özellikle “ejderha”ya ve nihayet “yuha”ya dönüşümüyle ilgili kabullerin halk anlatılarına nasıl yansıtıldığının örneklerle ortaya çıkarılması, söz konusu bu inanışların mitik özelliklerinin ve işlevlerinin incelenmesi amaçlanmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sanat ve Edebiyat |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Nisan 2020 |
Gönderilme Tarihi | 17 Ocak 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 124 Sayı: 245 |
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari-AynıLisanslaPaylaş 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.