Türklerin Arap coğrafyasında etkin bir askeri güç olması ve Abbasiler ile dostane ilişkiler kurması neticesinde başlayan Türk-Arap ilişkileri, Bizans-Arap çatışması neticesinde kuvvetlenmiştir. Çeşitli sebeplerden dolayı kendilerine yeni yurt arayışı içine giren Türk boylarının Anadolu kapılarına dayanmaları ve 1071 yılında gelen Malazgirt zaferi ile Anadolu’ya yerleşme süreci, böylelikle Anadolu’nun İslamlaşma süreci de başlamıştır. Moğol istilasının baş göstermesi ve bunun neticesinde birçok veli ve sufinin Anadolu’ya kaçması sonucunda Anadolu’da tasavvuf hareketleri baş göstermiştir. Sürat ile artan bu hareket Anadolu’nun her yanını sarmış ve halkı büyük oranda etkilemiştir. Tasavvuf cereyanlarından bir tanesi de Mevleviliktir. Mevlevilik’te diğer sufi çevrelerin aksine toplumda kadının varlığı göz ardı edilmemiş, aksine kadının toplumun bir parçası olduğu her fırsatta dile getirilmiştir. Kadının hem dini toplantılarda hem de aile içerisinde koruduğu bu konumu biz Menakıbü’l Arifin’den öğrenmekteyiz. Âhmed Eflakî’nin bu eserinde kadınların rivayetlerinden, Mevlana’nın kadına bakış açısından, kadının meclislerdeki haklarından kısacası Türkiye Selçuklu Devleti döneminde kadının toplumdaki konumundan bizlere bilgiler aktarılmaktadır. Bu sebeple biz bu çalışmamızda Eflaki’nin eserine dayanarak Türkiye Selçuklu Devleti döneminde gerek Türk kadının gerekse Türk kültürüyle özdeşmiş kadının toplum içerisindeki yerini açıklamaya çalışacağız.
Ahmed Eflakî kadın Menakıbü’l Arifîn Mevlânâ Türkiye Selçuklu Devleti
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kadın Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Nisan 2020 |
Gönderilme Tarihi | 18 Şubat 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 124 Sayı: 245 |
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari-AynıLisanslaPaylaş 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.