Fırat nehrinin doğal bir sınır oluşturduğu Anadolu yarımadasının doğusunda bulunan Malatya, sahip olduğu bu coğrafî konumuyla eski çağlardan süregelen stratejik önemi haiz bir kenttir. Roma-Sasani savaşlarının akabinde VII. yüzyılda başlayan İslâm-Bizans mücadelesinde büyük bir tahribata uğrayan Malatya ve çevresi Sugur merkezi olarak jeostratejik önemini devam ettirmiştir. Malazgirt Zaferi sonrası oluşan siyasî boşluktan istifade eden Bizans’ın eski komutanı Phileratos Brachamios’un hâkimiyet sahasındaki Malatya, 1102’de Danişmend Beyi Gümüştekin Ahmet Gazi tarafından fethedilmiştir. Bu tarihten itibaren Türkiye Selçuklu Devleti ile Danişmend ve Artuklu Beyliklerinin mücadele sahasında kalan Malatya ve çevresindeki kalıcı Selçuklu hâkimiyeti 1178’de Sultan II. Kılıçarslan tarafından sağlanmıştır. Türkiye Selçuklu Devleti’nin 1243’teki Kösedağı Savaşı’yla başlayan inkıraz sürecinde Malatya İlhanlı valilerince yönetilmeye başlanmış ve 1361’de Memlûk hâkimiyetine girmiştir. Osmanlı Devleti tarafından ilk kez 1399’da ele geçirilen Malatya, yaşanan Timur felaketi sonrasında tekrar Memlûk’a tabi Dulkadir Beyliği’ne bağlı kalmıştır. Mercidabık Savaşı öncesi 1515’te Osmanlı Devleti tarafından Malatya ve çevresi ilhâk edilmiştir. Osmanlı idarî sistemi içinde sancak konumunda olan Malatya’ya bağlı Gerger ve Kâhta, ilk yıllarda müstakil livalar olarak teşkil edilmiş olmakla birlikte Kanuni Sultan Süleyman döneminde doğrudan Malatya sancağına bağlanmıştır. Şûre-ili nâhiyesine ait ulaşılan en erken tarihli bilgiler 1519 yılına ait tapu tahrir defterinde mevcuttur.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Haziran 2020 |
Gönderilme Tarihi | 27 Nisan 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 125 Sayı: 246 |
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari-AynıLisanslaPaylaş 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.