The problematic of existence, which has actually been seen since the
first human as a result of inquiries made on ontological problems, gains
meaning as a movement that has gained theoretical value in the entire
Europe, especially in France, as a result of the depression experienced by
European people after WW2, and almost everywhere in the world over
time.
The novel Death and the Dervish written by Meša Selimović, who
expertly reflected twenty years of maturation following the destructive
effect caused by his brother’s execution by a firing squad during the war,
consists of sixteen chapters. Epigrams, which are found in the beginning
of each chapter and form the general summary of that chapter, reflect
the universal framework of the novel. These epigraphic transitions of
Selimović, who almost incorporates himself with Sheik Nuruddin in the
plane of events that are described by a hero narrator, that do not allow any
gaps in narration are also an indicator that he has internalized the topic.
The author’s contribution of the transformation created in himself
by a lived event to the world of literature by combination with his
philosophical background allows this study to be shaped around the
existentialist philosophy. In this context, the narrative that revolves around
the main character, who is transformed/changed both ontologically and
spatially/positionally by inquiring on his desolateness in the world and
changing in this process, is also significant in terms of its emphasis on the
importance of the person’s ability to create his own self. Considering all
these issues, this study examines the novel Death and the Dervish written
by Meša Selimović in the context of existentialist elements.
Death and the Dervish existentialism psychoanalysis transformation replacement
İnsanın ontolojik sorunları neticesinde yapmış olduğu sorgulamalarla
aslında ilk insandan beri görülen varoluş sorunsalı; özellikle İkinci Dünya
Savaşı sonrası Avrupa insanının yaşadığı buhranın neticesinde öncelikle
Fransa’da olmak üzere tüm Avrupa’da ve zamanla dünyanın hemen her
yerinde kuramsal değer kazanmış bir akım olarak anlam bulur.
Savaş yıllarında kurşuna dizilerek öldürülen kardeşinin kendisi üzerinde yarattığı yıkıcı etkiyi yirmi yıllık olgunlaşma evresi sonunda yazarlığına ustaca yansıtan Meşa Selimoviç’in Derviş ve Ölüm romanı on altı
bölümden oluşur. Her bölüm başında yer alan ve o bölümün genel özeti
niteliği taşıyan epigramlar, romanın tümel çerçevesini yansıtır. Kahraman
anlatıcıyla ele alınan olaylar düzleminde kendini âdeta Ahmet Nureddin
ile bütünleştiren Selimoviç’in kurgusal kopukluklara imkân tanımayan bu
epigrafik geçişleri aynı zamanda onun, olayı içselleştirdiğinin göstergesidir.
Yaşanmış bir olayın kendisi üzerinde yarattığı değişimi, felsefi alt
yapısıyla birleştirerek yazın dünyasına kazandırması; çalışmanın varoluş
felsefesi etrafında biçimlenmesine imkân tanımıştır. Bu bağlamda, dünyaya bırakılmışlığını sorgulamalar neticesinde irdeleyen ve bu süreçte değişime uğrayarak hem ontolojik hem de konum/makam itibariyle değişen/
dönüşen başkişi etrafında seyir bulan anlatı; insanın kendi benini yaratabilmesinin önemini vurgulaması yönüyle de ayrı bir değer taşır. Tüm bu hususlar göz önünde bulundurularak çalışmada, Meşa Selimoviç’in Derviş ve Ölüm adlı romanı varoluşçu unsurlar bağlamında incelenmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sanat ve Edebiyat |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 18 Ekim 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 |