Anadolu coğrafyasında olduğu gibi, büyük Türkistan steplerinde de türküler; daima örtük olanı, söylenmemiş olanı ve ima edileni anlatır. Şiirsel söylem, bu toprakların uçan kuşu, esen yeli ve yağan yağmurlarıyla beslenerek mekânın poetikasına siner. Türk ruhu, beyaz ve bir kuğu zarafetiyle sonsuz zaman sularında yüzerken kendini en çok türkülerde seyreder; orada yıkanır, arınır, yankılanır ve sonsuzluğa akar.Aytmatov, Türkistan coğrafyasına sinen öyküleri, homo-semiyotik bir tarza okurken; ezel ve ebet arasında insanın değişmeyen yönünü vurgular. Bütün zaman ve mekân farklılıklarına rağmen sözün dünyasına hep aynı insani öz yansır. Ölümlü insan, ancak söze tutunarak teselli bulur ve yaşar. Bu nedenle Aytmatov anlatılarında türküler; eriştirici, dönüştürücü olduğu kadar; insanı, kendine, sevdiklerine, geçmişine ve geleceğine taşıyan, aktaran yüksek bir değer olarak karşımıza çıkar
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Mart 2008 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2008 Sayı: 26 |