Each language reflects the culture of the society that communicates
through it. The most important elements of a culture which passed down
from generation to generation are recorded in the form of proverbs. These
proverbs in nonliterate times substituted for unwritten law. They were
passed on to subsequent generations, presenting knowledge about the
surrounding world and the principles of social life. They showed what
is good and what deserves praise, and what should be condemned and
punished. Despite the cultural differences and the use of different
languages, there are aspects of human life that are common to all
communities. One such aspect is the perception and negative valuation
of idleness.
This analysis concerns the perception of idleness preserved in Polish
and Turkish proverbs. It is condemned in both languages and cultures in
question. In addition, proverbs show the negative consequences of lazing
around and neglecting your duties. Unlike diligence, which is the subject
of about a hundred proverbs in the Turkish language, a low number is
devoted to laziness. The situation is similar in Polish.
Nonetheless, there are also proverbs whose content cannot be found
in the second analyzed language. Only Turkish proverbs emphasize that
happiness is conducive to lazy people, and also warn against forcing a
person who is unable to do his job well.
In Polish, however, attention is paid to behaviors during work and
eating. The lazy man is also denied the right to eat food which he has
not earned. Lazy people are also unable to appreciate the well-deserved
rest, because they are never tired of work (only of their own laziness).
In both languages we deal with the praise of hard work, which leads to
well-deserved rest and wealth. In addition, lazy panhandlers are despised.
The concept of idleness Turkish and Polish proverbs cultural similarities and differences comparison of proverbs universal values.
Her dil, onun aracılığıyla iletişim kuran toplumun kültürünü yansıtır.
Kuşaktan kuşağa aktarılan en önemli kültür unsurlarınan birisi de atasözleridir. Atasözleri okuma yazma bilinmeyen zamanlarda bir hukuk rolü taşımıştır. Aynı zamanda sonraki nesillere çevreleyen dünya ve sosyal yaşam ilkeleri hakkında bilgi verir. Hangi olayların, davranışların iyi olduğunu ve övgüyü hak ettiğini, hangilerinin ise kınandığını ve cezalandırıldığını gösterirler. Kültürel farklılıklara ve farklı dillerin kullanılmasına rağmen, insan yaşamının öyle yönleri vardır ki tüm topluluklar için ortaktır. Bu yönlerden biri, tembelliğin algılanması ve onun olumsuz şekilde değerlendirilmesidir.
Bu analiz Türk ve Leh atasözlerinde korunan tembellik algısıyla ilgilidir. O, hem analiz edilen dillerde hem de kültürlerde kınanır. Buna ek
olarak, atasözleri tembellik etmenin ve görevlerinden kurtulmanın olumsuz sonuçlarını gösterir. Türk dilinde yaklaşık 100 atasözünün konusu olan gayretin aksine, tembellik için az bir kısım ayrılmıştır. Aynı şey Leh
atasözleri için de geçerlidir. Ancak incelenen ikinci dilde bulunmayan
atasözleri de vardır. Sadece Türkçede mutluluğun tembel insanlara gittiği
ayrıca işini iyi yapamayan bir kişiyi zorlamaya karşı uyarıldığı vurgulanmaktadır.
Lehçede ise iş sırasında ve yemek yerken davranışlara dikkat edilir.
Tembel insanlar da hak ettikleri dinlenmeyi takdir edemezler, çünkü asla
işten yorulmazlar (sadece kendi tembelliklerinden). Her iki dilde de, hak
ettiği dinlenmeye ve servete yol açan çalışkanlığın övgüsü ele alınır ayrıca dilencilik yapan tembeller hor görülür.
Tembellik kavramı Türk ve Leh atasözleri kültürel farklılık ve benzerlik atasözlerinin karşılaştırılması evrensel değerler.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Dil Çalışmaları |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 27 Ekim 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Sayı: 52 |