Galilei'nin Yaşamı oyunu büyük soru işaretleri bırakarak biter. Oyun, Galilei'yi bilimin bir kahraman olmaktan çıkarırken, onun savaşımına –ve böylece de baskı altındaki aydınların savaşımına- bir eleştiri getirmektedir. Öncelikle Galilei'de eleştirilen durum; kilisenin gücünün bitmek üzere olduğu bir sırada Galilei'nin öğretisinden geri dönmesidir. Bu, onun kahramanlığını yok etmekte ama aynı zamanda insansı kimliğini de ortaya çıkarmaktadır. Ölümle tehdit edilmiştir Galilei ve bu yüzden de geri adım atmak zorunda bırakılmıştır. Ama, bunun karşısında bir gerçeklik daha çıkar ki o da Galilei'nin çelişik bir durumudur: Galilei, daha önce vebaya rağmen çalışmalarına devam etmiştir. Vebanın sonunda da ölüm gelebilirdi. Demek ki Galilei ölümden korktuğu için öğretisinden dönecek bir adam değildir. O halde, çalışmalarını sürdürebilmek için ve bütün bulgularını bir kitap haline getirebilmek için mi yaşamayı seçmiştir? Eğer böyleyse yine de zekice bir tutum diyebiliriz bunun için. Bu sayede bilimsel kanıtlarını bir çok insana ulaştırmayı sağlayacak bir ömrü de kazanmış olacaktır. Ama yine de Galilei'nin bu geri dönüşü, Kiliseye, kaybetmekte olan gücünü yeniden sağlamıştır. Madalyonun bu yüzü ne olacaktır? Brecht'in oyun üzerine yazdığı bir yazıda olduğu gibi, ‘eski' kendini yeniden ‘yeni' diye ilan etmiştir.
Gerçeği söylemek her zaman kolay olmamaktadır. Nitekim Brecht'in kendisi de; 1939 yılında B.T. adlı bir magazin gazetesinin, bu oyunun Almanya ve İtalya ile güncel bir bağlantısının bulunup bulunmadığı yolundaki bir soruya kaçamak bir cevap vermek zorunda kalmış, politik olarak göze batmak istememiştir. Demek ki oyunda, Brecht'in bu ılımlı tutumu da göz önünde bulundurulursa, yazarın söylemek istedikleri daha belirginleşecektir. Yazar sanki, “bir savaşa girmeden önce düşmanı iyice tanımaktan” söz eder gibidir. Ama, bu asla iktidarın önünde bir diz çökme anlamına gelmez. Galilei'nin kiliseyle olan savaşına karşı değildir. Ancak yöntemini yanlış bulduğu için onu eleştirmekten geri kalmaz. Kopernik; öğretisini, açıkça ortaya çıkarak savunmamıştır. O kendisinden sonrakilere yalnızca bilgilerini bırakmıştır. Kopernikus'un düşüncelerinin ne olduğu öldükten sonra anlaşılır. Ama kimse onu suçlamamıştır. Bunun dışında Bruno'nun açtığı savaş, tamamiyle bunun zıddıdır. Ve yakılarak öldürüldüğünde, gayet güçsüz olan ‘suskunlar', büyük bir hareketlenmeye başlarlar. Bruno'nun ölümü toplumu harekete geçirmeyi başarmıştır. Galilei'nin öyküsü ise bu iki uç noktanın arasında kalmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 27 Nisan 2012 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2003 Sayı: 3 |