Tanpınar 1930’lu yıllarda yazmış olduğu Bizde Roman başlıklı yazısında roman yazarlarının, Türk toplumuna Batılı romancıların penceresinden baktıkları için, “samimi” olamadıklarından ve bununla bağlantılı olarak Türk romanının henüz “intikal” dönemini tamamlamamış olduğundan yakınır. Tanpınar’dan yaklaşık otuz yıl sonra ünlü romancı Kemal Tahir ise 1945’lere kadar Türk romancılarının kendi toplumlarını derinliğine tanımadıklarından dolayı “Batı romanının kopyacısı” hâline geldiklerini söylemektedir. Ne ki tek bir eserle roman dünyasına adım attığımız 1872 yılından bugüne gelinceye kadar 140 yıla yakın bir zaman geçti. Özellikle son yıllarda yayımlanan romanlar Cumhuriyet tarihimizde eşi görülmemiş bir hacme ulaştı ve o ölçüde ilgi gördü. Öyle ki kimi romanların baskısı yüzbinleri bulurken kimileri 500, 600 baskı sayısıyla milyonlarla buluştu. Kuşkusuz bu tablo okuma sorunu olan bir toplum için pek çoğumuzca belki iyimserlikle karşılanabilir, ama nitelik bakımından aynı düşünceleri paylaşmak zor. Öte yandan eserlerin önemli bir bölümü, ciddi bir eleştiri yerine ısmarlamacı anlayışa göre yorumlandıkları için, nitelikleriyle değil, niceliksel yanlarıyla dikkati çektiler. Öyle ki iyi eser okuyucusunu bulur genel ve yerleşik yargısı, yerini, iyi reklam daha çok okur ve doğal olarak çok gelir getirir yargısına bıraktı. Bu yazıda söz konusu sorunlar dikkate alınarak Türk romanının bugünkü durumu incelenmektedir.
Bölüm | Makaleler |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Haziran 2016 |
Gönderilme Tarihi | 27 Temmuz 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 |