Writing a “history” of the ordinary ones is a rare endeavor in the history of thought. Foucault's assertion that madmen, prisoners, infamous men, thieves or the fallen exist only insofar as they encounter power is extremely important. The “others” who exist when they are struck by the clutches of power sometimes “owe” their existence to discovery of “fleeting” sentences by chance in an archive, or sometimes to a few lines of documentation written about them in a clinic, hospital or prison. The “others” who undergo a process of subjectivation from the bondage of his body to the cultivation of his soul is surrounded by the technologies of power. This encirclement frames the limits of their existence. As long as they are able to dig through this frame, they are noticed by chance at any moment in history. The ordinary, the mad, the infamous, in other words the others are at the center of the game of exclusion. They are excluded from discourse, play, work and family in a number of ways. But even the outside of the door is equipped with a network of power relations. Power operating at the micro level has made the mechanisms of exclusion invisible through disciplines. The “discourse” about the omnipresence of power ostensibly states that the others are treated better, but in truth it corresponds to the fact that the game of exclusion operates invisibly through institutions.
Sıradan olanların “tarihini” yazmak düşünce tarihinde ender görülen bir çabadır. Foucault’nun delileri, mahkumları, rezil insanları, hırsızları ya da düşkünleri ancak iktidarla karşılaşmaları ölçüsünde var olduklarını öne sürmesi son derece önemlidir. İktidarın pençesinden darbe yediklerinde var olan “ötekiler”, kimi zaman bu varoluşlarını “kısacık” cümlelerin şans eseri bir arşivde bulunmasına kimi zaman da bir klinikte, hastanede veya hapishanede kendisi hakkında yazılan birkaç satırlık belgeye “borçludur”. Bedeninin tutsaklığından ruhunun terbiyesine doğru bir özneleştirme süreci geçiren “ötekiler” iktidar teknolojileriyle kuşatılmıştır. Söz konusu kuşatılma, onların varoluşunun sınırlarını çerçevelemektedir. Onlar, bu çerçeveyi eşeleyebildiği sürece tarihin herhangi bir anında şans eseri fark edilmektedir. Sıradan olanlar, deliler, reziller yani ötekiler dışlama oyununun merkezindedir. Onlar çeşitli şekilde, söylemden, oyundan, çalışmadan ve aileden kapı dışarı edilmişlerdir. Lakin kapının dışı dahi iktidar ilişkilerinin ağıyla donatılmıştır. Mikro düzeyde işleyen iktidar, dışlanma mekanizmalarını disiplinler aracılığıyla görünmez kılmıştır. İktidarın her yerde olduğuna dair “söylem”, görünürde ötekilere daha iyi yaklaşıldığını söyler fakat o hakikatte dışlama oyunun kurumlar aracılığıyla görünmez bir şekilde işlediği gerçeğine karşılık gelir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Felsefe |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 14 Haziran 2023 |
Gönderilme Tarihi | 18 Nisan 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |