Heidegger’in felsefesi ile İslam düşüncesinin çeşitli figürleri arasında çok sayıda karşılaştırma yapılmıştır. Bu ilginin temel nedenlerinden biri, onun modern egemen özneye yönelik eleştirisidir. Heidegger modernitenin kesin öznesine, güvensiz ve kaygı (Sorge) sahibi Dasein fikriyle karşı çıkar. Bu kaygının temeli ise Hristiyanlığın kökensel tecrübesine, özellikle de Pavlus, Augustinus ve Luther’de bulduğumuz aslî günah ve çarmıh olgularına dayanır. Çalışmamızın amacı, İslam düşüncesi açısından Heidegger’in bu dini önkabullerine ilişkin biri içeriksel diğeri şekilsel iki sorunu incelemektir. İlk olarak, önkabullerin içeriği açısından kaygı, insanı hakikati tanımaya ve bu dünyada belirli bir huzur kazanmaya yatkın kılan fıtrat kavramına kökten karşıttır. Lakin, kanaatimizce Hristiyan tecrübe Heidegger’in sadece önkabullerinin içeriğini değil, aynı zamanda biçimsel düzeyde felsefenin her zaman önkabullerle başladığı fikrini de etkilemiştir. Böylece, ikinci olarak, Heidegger’in akıl aleyhine olgusal yaşamın birincilliğine yaptığı vurgu, Kur’an’ın akla verdiği öncelikten farklılaşır. Heidegger için yorumlama daima bir önanlamayla başlar zira kaygı dünyanın birincil tecrübesini oluşturur. Böylece, akıl bir tarafta aslî günahla engellendiği için bir tahakküm aracı iken, diğer tarafta hakikatin tanınmasında merkezi bir rol oynar. Ayrıca bu sorunlar, Hristiyan inancına çok şey borçlu olan Kıta felsefesinin önemli bir kısmını ilgilendirir. Bu çalışmayla amacımız, Heidegger ve İslam düşüncesi arasındaki yakınlaşmayı eleştirmekten ziyade, kesin ve sağlam temellere dayanması gerektiğini savunmaktır.
Heidegger İslam Düşüncesi Kaygı Aslî Günah Fıtrat Akıl Tecrübe
There have been numerous attempts to compare Heidegger’s philosophy with various figures of Islamic thought. One main reason for this interest lies in his criticism of the modern sovereign subject. Heidegger contrasts the assured subject of modernity with the concept of an insecure and anxious Dasein experiencing Sorge. This concern stems from the fundamental experience of Christianity, particularly from the phenomena of original sin and the cross. The aim of our study is to examine two problems, one regarding the content and the other regarding the formal aspects of Heidegger’s religious presuppositions from the perspective of Islamic thought. Firstly, concerning the content of presuppositions, concern radically opposes the notion of fitrah, which predisposes human beings to recognize the truth and attain a certain peace in this world. However, in our opinion, the Christian experience influenced not only the content of Heidegger’s presuppositions but also the idea that, at the formal level, philosophy always begins with presuppositions. Secondly, Heidegger’s emphasis on the primacy of facticity at the expense of reason differs from the priority given to reason by the Qur’an. Thus, reason is, on the one side, an instrument of domination, hindered by original sin, and on the other side, it plays a central role in the recognition of truth. Furthermore, these issues pertain to a significant portion of Continental philosophy, which owes much to the Christian faith. Our aim in this paper is not to criticize the rapprochement between Heidegger and Islamic thought but to argue that it should be based on precise and solid foundations.
Heidegger Islamic Thought Concern Original Sin Fitrah Reason Experience
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İslam Felsefesi, 20. Yüzyıl Felsefesi, Kıta Felsefesi |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 3 Haziran 2024 |
Gönderilme Tarihi | 23 Mart 2024 |
Kabul Tarihi | 2 Mayıs 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Sayı: 21 |