Aim: Since Ankylosing Spondylitis (AS) is an insidious disease, delays may occur in the diagnosis and treatment. This study aims to reveal the initial symptoms, determine the duration between initial symptoms and the time of diagnosis and associated socio-demographic factors. Methods: This cross-sectional study was conducted in the Department of Rheumatology, University of Health Sciences Gulhane Medical Faculty in April 2015 – June 2016. A survey with 25 questions prepared by the researchers was applied to 269 participants by face-to-face interview method. Results: The median duration of the delay time in diagnosis was 2 (0.08-16) years (mean; 3.28 ± 3.32) years. The current median age was 27 (19-70) years, the median age at onset of symptoms was 21 (4-64) years, and the median age at diagnosis was 24 (11-66) years. Statistically significant positive correlations were found between the delay time in diagnosis and the current age (r=0.195, p=0.001) and the age at diagnosis (r=0.247, p<0.001). However, the delay time in diagnosis was inversely correlated with the onset age of symptoms (r=-0.186, p=0.002). There was a significant association between the delay time in diagnosis and application to state hospitals (r=0.222, p<0.001), private hospitals (r=0.166, p=0.008). A significant correlation was detected between the delay time in diagnosis and applying to all the specialties except rheumatology. Conclusions: The delay in the diagnosis causes impairment in quality of life and labor loss. It also leads to unnecessary health expenditures and loss of time in diagnosis. The laboratory tests are not sufficient alone. Shortening the diagnostic process is important by carefully evaluating the information obtained from history and physical examination.
Amaç: Ankilozan Spondilit (AS) sinsi seyirli bir hastalık olduğundan, tanı ve tedavide gecikmeler olabilmektedir. Bu çalışmanın amacı, AS’li hastaların başlangıç semptomları, semptomların başlamasından tanı konulana kadar geçen sürenin saptanması, geç tanı konulmasını ile ilişkili sosyodemogrofik özelliklerin ortaya konmasıdır. Yöntem: Bu kesitsel çalışma Nisan 2015 – Haziran 2016 tarihleri arasında Gülhane Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı’nda gerçekleştirilmiştir. Yüz yüze görüşme yöntemiyle uygulanan 25 soruluk anket formu 269 katılımcıya uygulanmıştır. Bulgular: Tanı gecikme süresi ortancası 2 (0,08-16) (ortalaması; 3,28±3,32) yıl bulunmuştur. Şimdiki yaş ortancası 27 (19-70) (ortalaması; 30±8,5) yaş, semptom başlama yaşı ortancası 21 (4-64) (ortalaması; 22,5±7,6) yaş, tanı konma yaşı ortancası 24 (11-66) (ortalaması; 25,6±7,7) yaş olarak saptanmıştır. Tanı gecikme süresi ile şimdiki yaş (r=0,195, p=0,001) ve tanı yaşı (r=0,247, p<0,001) arasında pozitif yönde istatistiksel olarak anlamlı bir korelasyon bulunmuştur. Tanı gecikme süresi ile semptom başlama yaşı(r= -0,186, p=0,002) ise ters ilişki bulunmuştur. Çalışmamızda tanı gecikme süresi ile devlet hastanesi (r=0,222, p<0,001) ve özel hastaneye (r=0,166, p=0,008) başvuru sıklığı arasında anlamlı ilişki tespit edilmiştir. Romatoloji dışında diğer uzmanlık dallarına başvuru ile tanı gecikme süreleri arasında anlamlı korelasyon saptanmıştır. Sonuç: Tanı koymada gecikme nedeni ile özellikle hastaların yaşam kalitesinde azalma ve iş gücünde kayıplar ortaya çıkmaktadır. Aynı zamanda bu durum sağlık hizmetlerinde gereksiz harcamalara ve tanı konulma sürecinde zaman kaybına yol açmaktadır. Yapılan tetkikler tek başına yeterli olmamaktadır. Öykü ve fizik muayeneden elde edilen bilgilerin dikkatli şekilde değerlendirilerek tanı sürecini kısaltmak önem arz etmektedir.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | İç Hastalıkları |
Bölüm | Orijinal Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Aralık 2019 |
Gönderilme Tarihi | 27 Haziran 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 |
Sağlığın ve birinci basamak bakımın anlaşılmasına ve geliştirilmesine katkıda bulunacak yeni bilgilere sahip yazarların İngilizce veya Türkçe makaleleri memnuniyetle karşılanmaktadır.