Belli belirsiz değişen şeyleri tanımlamak zordur. Bu durum, daha çok ilgili sorunsalın üzerinde yerleştiği dilin seviyesi ile ilintili gibi görünmektedir. Ve bizim onu ne taraftan bakarak gördüğümüz de, aslında gerçek sorundur. Bu görüş çerçevesinde, “dil”in küresel tarihi seviyesinin de, cinsiyet çalışmaları bağlamında bu durum ile direk ilintili olduğu söylenebilir. Toplumsal cinsiyet çalışmaları, tarihi bağlama ilk olarak 1980’lerde kadın çalışmaları olarak getirilmiştir. Tarihçiler, son dönemdeki cinsiyet kuramlarını kabul etmek ve uygulama konusunda hayli yavaş kalmış olsalar da, cinsiyet çalışmaları bağlamındaki genel eğilim ve gelişmeleri yakından takip etmişlerdir. Bununla birlikte cinsiyet çalışmaları, daha önceden genelde cinsiyetçilik olarak kör davranılan, diğer deyişle görülmek istenilmeyen veya basitçe erkeklerle ilgili olarak kabul edilen nüfusun yüzde ellisini tarihi çalışmaların odağına taşıması bakımından, yeni ve kritik bir disiplindir. Yine de, kapsamlı hukuki çerçevelerin varlığına rağmen, cinsiyet eşitliği henüz arzu edilen seviyede başarılamamıştır. Bu bağlamda, cinsiyet çalışmaları ile feminist kritiği göz önüne alacak olursak, erkek-egemen toplumları ve toplumsal formları hedefleyen ve bunları da genelleştirmeye ve evrenselleştirmeye çalışan eğilimlere karşı dikkatli olunması büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmanın ana amacı, çağımızın toplumsal cinsiyet çalışmalarının “yüce dilleri”nin, ilgili disiplinin sosyolojik temeli ile nasıl örtüştüğünü irdelemektir. Esas olarak nitel araştırma metodolojisini benimseyen bu araştırma, ikincil veri kaynaklarını kullanarak bilimsel veriler elde etmiş ve içerik analizi, doküman analizi ve hermenötik gibi bilimsel araştırma yöntemlerinden yararlanmış ve destek almıştır.
Toplumsal cinsiyet toplumsal cinsiyet çalışmaları siyaset teorisi sosyal eşitsizlik
It is hard to describe things that change imperceptibly. This may well be the level of language, on which the problem rests. Where we see it from is the real question actually. By this view, the global historical level of “language” seems so regarding gender studies. Gender studies was brought to historiography in the form of women’s histories during the 1980s. They followed general trends in gender studies closely, although historians were slow in accepting and applying recent gender theories. However, gender studies were quite a new and crucial field, as it brought fifty percent of the popula¬tion into the focus of historical studies that were previously generally gender blind or simply masculine. Nevertheless, despite the existence of comprehensive legislative frameworks, gender equality is yet to be achieved. Thus, regarding gender studies and feminist criticism, it is of paramount importance to caution against such universalizing and generalizing tendencies, which aim at masculine-sovereign societies and societal forms. The main aim of this study is to analyze how sociological basis of the related discipline would combine with the “sublime languages” of the gender studies of our ages. This research, which mainly adopted a qualitative research methodology, obtained scientific data by using secondary data sources and benefited and received support from scientific research methods such as content analysis, document analysis and hermeneutics.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kadın Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Temmuz 2023 |
Gönderilme Tarihi | 26 Nisan 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 2 Sayı: 2 |