Bektaşilik ile Yeniçeri Ocağı arasındaki ilişkilerin ocağın kuruluşundan beri güçlenerek sürdüğü bilinmektedir. Hatta Yeniçerilerin, Bektaşî tekkeleri ile olan ilişkilerinin taşraya göre payitahtta daha güçlü olduğu söylenebilir. Bundan dolayı İkinci Mahmud, 17 Haziran 1826 tarihinde Yeniçeri Ocağı ile birlikte Bektaşî tekkelerini de kapattırmış, tekkelerin mallarına el koydurmuş, tarikat mensubu müfrit şeyh ve dervişleri, merkez dışına sürgüne göndermiştir. Bu süreçte “kadîm” addedilerek yıktırılmayan Bektaşî tekkelerinden elverişli olanlar ya câmi, medrese veya mektebe çevrilmiş ya da Nakşibendî tarikatı mensuplarına dağıtılmıştır. Hacıbektaş’taki merkez tekkenin müştemilâtına câmi gibi bazı ilâveler yaptırılarak, burası Nakşibendîliğin öğretileceği ve ritüellerinin uygulanabileceği bir Nakşi tekkesine dönüştürülmüştür. Buraya postnişin olarak da zamanın tanınmış Nakşibendî şeyhi Kayserili Şeyh Mehmed Said Efendi tayin edilmiştir. Hacı Bektaş Hankâhı şeyhi ve “zamanın çelebisi” Mehmed Hamdullah Efendi 1767-1836 halkın “fesadı”na sebep olduğu gerekçesiyle, 1826 yılında Amasya’ya sürgün edilmiştir. Hacıbektaş’taki “zamanın dedebabası” Sivaslı Mehmet Nebi Dedebaba 1813-1834 , sürgün edilmemiş fakat yeni şeyh Nakşibendî Mehmed Said Efendi’nin gözetimi altında tutulmuştur. Bektaşîlik yasaklandığı zaman, Bektaşî tekkelerinin bütün mal varlıkları ya Nakşibendîlere verildi veya hazine yararına müzayede usulü ile satıldı. Müstesna vakıf statülü Hacı Bektaş-ı Velî Vakfına ise müdahale edilmedi. Vakfın mütevelliliği, Amasya’ya sürgün edilen Mehmed Hamdullah Efendi’nin kardeşi Veliyüddin Çelebi 1772- 1828 ’ye verildi. Yeniçeri teşkilâtının kaldırılmasıyla birlikte Bektaşî tarikatının da yasaklanması ve bütün mal varlığının Nakşibendîlere nakledilmesinden sonra Osmanlı Devleti’nin sonuna kadar, Bektaşîler maruz kaldıkları bu uygulamaları hiçbir zaman benimsemediler, tarikat ritüelleri meşruiyetten gayri resmiliğe kaydı. Bu uygulamalardan her fırsatta şikâyet ettiler, hatta protesto ettiler. Amasya’da Mehmed Hamdullah Efendi kendi ve ailesinin vakfın gelirinden faydalanamadığı için ailesiyle birlikte çok zor duruma düşüşünden, Hacıbektaş’a tayin edilen Nakşibendî Şeyh Mehmed Said Efendi de pîr evinin “nâ-müsaid” oluşundan şikâyet etti. Hacı Bektaş müdâvimi Bektaşiler protestolarını tekkeye gitmeyerek sesiz sürdürdü. Tekkeye yaptırılan câminin cemaati hiç olmadı, Bektaşî babalarının yerine alması beklenen Nakşibendî şeyhleri cuma ve bayram günleri Bektaşî olmayan ziyaretçilere namaz kıldırmaktan başka bir şey yapamadılar. Sultan Abdülaziz 1861-1875 döneminden itibaren Mısır ve Arnavutluk’ta kısmen serbest kalan Bektaşîler buralarda teşkilâtlanmaya gittilerse de İstanbul ve Hacıbektaş’ta varlıklarını Nakşibendî dergâhları içinde gizlemeye devam ettiler. Bektaşî âyinleri ya Nakşibendî gözetiminde dergâhlarda ya da evlerde gizlice sürdürüldü. Bütün bu gelişmeler Bektaşîler arasında, Osmanlı idaresine karşı gizli ciddi bir muhalefetin doğmasına yol açtı. Nihayet İkinci Meşrutiyet’ten sonra bu muhalefet, Hacı Bektaş-ı Velî Vakfı mütevellisi, postnişini ve Nakşibendî şeyh arasında süregelen tarihî anlaşmazlık su yüzüne çıkmıştır. Bu sırada başta Kırşehir’den olmak üzere Anadolu’nun pek çok yerinden binlerce taraftar, Sadarete, Dâhiliye Nezâretine ve Meşihata telgraflar çekerek, herkes kendi adayını, Hacı Bektaş-ı Velî Dergâhı’na postnişin seçtirmek istemiştir. Bu araştırmada, İkinci Mahmud’un Yeniçeri Ocağını kapatması ile Bektaşiliğin yasaklanmasından, diğer “kadîm” Bektaşî tekkeleri ile birlikte Nevşehir/ Hacıbektaş’taki merkez tekkeye de Nakşibendî postnişini tayininden sonra oluşan merkezî dayatma ve oluşan sosyal tepki inceleme konusu yapılacaktır. İncelemede, başta Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nde bulunan arz, ariza, berat ve ferman türü kayıtlar ile basın ve hatıra gibi temel kaynaklarından yararlanılacaktır.
İkinci Mahmud Yeniçeri Tekke Bektaşîlik Nakşîlik Sosyal Tepki
It is known that the relations between Bektashies and Janissaries had improved since the foundation of the Janissary Force. It can even be said that the relationship of Janissaries with Bektashi Lodges was stronger in the capital of the empire than the rural areas. That is why Mahmud II removed the Bektashi Lodges together with Janissary Forces, captured the Lodges’ belongings, and banished the extremist sheikhs and dervishes in June 17th, 1826. During this process, some suitable lodges which were not destroyed due to the consideration of their ancientness were either converted to mosque, madrasah, or school or were distributed to the members of the Naqshbandi order. By constructing some additional parts such as a mosque, the central Lodge in Haci Bektas was converted to a Naqshi Lodge where Naqshbandi rituals could be thought and performed. A well-known Naqshbandi sheikh of that time, Sheikh Mehmed Said Efendi from Kayseri had been appointed as the successor leader of the lodge. The Chelebi of the time and the sheikh of Haci Bektas Khan Mehmed Hamdullah Efendi was banished from Amasya in 1826 by the justification that he was causing the depravity of the people. Mehmed Nebi Dedebaba from Sivas, who was the dedebaba of that time in Haci Bektas, was not banished however, was watched by Naqshbandi Mehmed Said Efendi. When Bektashism had been forbidden, all properties of Bektashi Lodges were either given to the Naqshbandies or sold by auction for the benefit of the treasury. Yet, the Haci Bektas Veli Foundation, which was a special foundation, was not touched. Veliyuddin Chelebi who was the brother of Mehmed Hamdullah Efendi banished from Amasya was brought to the trusteeship of the Foundation. After the abolishment of the Janissary Forces together with the prohibition of the Bektashi order and after the transfer of their properties to Naqshbandies, Bektashies never accepted these executions up to the end of the Ottoman Empire, the order’s rituals moved from legality to an unofficial status. They complaint and even protested these executions in each occasion. While Mehmed Hamdullah Efendi was complaining about that he and his family did not benefit the foundation’s income and therefore they were in a very bad situation in Amasya, Naqshbandi Sheikh Mehmed Said Efendi was appointed to Haci Bektas, complaint about the inconvenience of the pir’s house. Bektashies, who were regular visitors of Haci Bektas, continued their protest silently by did not visit the lodge. There has never been a parish of the mosque constructed in the lodge, Naqshbandi Sheikhes, who were assumed to take the place of the Bektas’s fathers, could not do anything other than the prays with non-Bektashi visitors on fridays and bairams. Although the Bektashies in Egypt and Albania, who were partially free from the age of Sultan Abdulaziz , tried to organize those in Istanbul and Haci Bektas was hidden their existence in Naqshbandi lodges. Bektashi ceremonies were performed in either Naqshbandi lodges or homes secretly. All these things caused a secret and serious opposition among Bektashies against the Ottoman government. Finally, this historical disagreement between the trustee of the Haci Bektas Veli Foundation and the Naqshbandi Sheikh appeared after the second constitutional monarchy. Thousands of followers from all over Anatolia and especially from Kirsehir sent messages by telegraph to the vizier, home affairs and religious affairs to make their own candidate be selected as the leader of the Haci Bektas Veli Lodge. In this study, the centric compulsion taken place with abolishment of the Janissary Forces, the prohibition of the Bektashism, appointment of Naqshbandi Sheikhes to the central Lodge in Haci Bektas together with the other ancient Bektashi Lodges by Mahmud II, and the social reaction to this are going to be investigated. The reports such as edicts, certificates, presentations and letters especially in the Prime Ministry’s Ottoman archives and basic resources such as media and recollections will be availed
Mahmud II Janissary Lodge Bektashism Naqshism Social reaction
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 11 Mart 2011 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2011 Sayı: 57 |
Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.