Yirmi birinci yüzyılda insanlık giderek artan ölçüde bir maneviyat boşluğuna doğru sürükleniyor. İnsan aynı zamanda bir gönül ve ruh varlığı. Doğada hiçbir canlı, insan dışında kendisini düşünce konusu yapmıyor, nereden gelip nereye gittiğini sorgulamıyor. Yaşama anlam yüklemeye çabalıyor, teknik ve teknolojik olarak belki gelişiyor ama manevi olarak aynı oranda geliştiğini söylemek ne yazık ki olanaklı değil. Sorun ilk elde Alevilik / Bektaşilik veya Sünnilik değildir, Müslümanlık, Hristiyanlık değil; asıl sorun inanç sistemlerinin 21. yüzyılda anlam arayışında insana ne derece kılavuzluk edeceğidir.
More and more people of the 21th century are searching for the meaning of life. Those human beings are both soul- and heart driven and no other life form but man questions himself and concerns about his being, wondering, where he is coming from and where he will go. He tries to give meaning to his life and evolves in terms of technology; the same extent of development is unfortunately not observable in the spiritual and emotional sphere. The question is neither about Bektashism, Alevism or Sunnism nor about Islam or Christianity but rather about the method and dimension of universal belief systems in the 21st century, helping single human beings dealing with the answer to the question of life.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Ocak 2013 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2010 Sayı: 55 |
Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.