Bu makalede Osmanlı hâkimiyetinin başlangıcından XVI. yüzyılın ilk yıllarınakadar bürokratik yapının gelişiminde dinî ilimler alanında eğitim alarak yetişmiş ulemanınoynadığı merkezi rol incelenmektedir. Bu minvalde, İslam’ın ilk asırlarındanberi ulemanın Müslüman toplumlardaki statüleri, hakları, konumları veotonomilerine dikkat çekilerek Max Weber ve takipçilerinin Osmanlı bürokrasisinipatrimonyal bürokrasi olarak tanımlamalarına itiraz edilmekte ve ulemanın Osmanlıyönetimi ile kurduğu ilişkideki değişimlere odaklanılmaktadır. XIV. yüzyılda ve XV.yüzyılın ilk yarısında âlimlerin Osmanlı sultanı veya onun temsilcileri ile ilişkilerikurumsal bir temelden yoksun iken, XV. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kurallarve kanunlarla belirlenmiş bürokratik kurumsal bir zemine sahip olduğu iddiaedilmektedir. Bu çerçevede bazı âlimlerin Osmanlı bürokrasisine dahil olarak âlimbürokratkimliği kazandıkları ve genel âlimler grubundan farklılaştıklarısavunulmaktadır. Ayrıca, hangi âlimlerin bürokrasiye dahil olacakları konusunda”mevâli“ diye bilinen en yüksek dereceli âlim-bürokratlar grubunun giderek daha çoksöz sahibi olmasına ve ulema bürokrasisinin otonomi kazanmasına dikkatçekilmektedir. Bu bağlamda, icâzet ile mülâzemet karşılaştırılmakta ve farklarınaişaret edilmektedir. İcâzet, özellikle hoca-öğrenci ilişkisini gösterip kamusal haklardoğurmaz iken, mülâzemet bürokrasiye kabulü belgeleyerek resmi pozisyonlarda görevyapma hakkını vermekteydi.
In this essay, I investigate the central role that scholars with an educationalbackground in religious disciplines played in the formation of the bureaucraticadministration from the beginning of Ottoman political rule until the first decade ofthe sixteenth century. Attracting attention to the scholars’ rights, positions, andautonomy in Muslim societies from the first centuries of Islam, I question Max Weberand his followers’ characterization of the Ottoman bureaucracy as a patrimonialbureaucracy and focus on the changes in the scholars’ relationship with the Ottomangovernment. I contend that during the fourteenth and early fifteenth centuries, therelationship of scholars with the Ottoman sultan and his representatives did not havean institutional framework. From the second half of the fifteenth century, however, abureaucratic institutional basis delimited by rules and regulations gradually developed.As a result, some scholars entered the Ottoman bureaucracy, acquired the identity ofscholar-bureaucrats, and became differentiated from other scholars. In addition, Idiscuss the increasing importance of dignitary scholar-bureaucrats mevâli , whooccupied the top positions in the scholarly hierarchy, in determining who was admittedto the bureaucracy. In this context, I compare mülâzemet novitiate status with icâzet license to teach and indicate the differences between them. While icâzet primarilyindicated the relationship between student and teacher and did not necessarily bringpublic rights, mülâzemet primarily designated one’s acceptance into the bureaucracyand was accompanied by the exclusive right to seek employment in official positions.
Ottoman Empire bureaucracy scholars novitiate status (mülâzemet) scholarly bureaucracy
| Birincil Dil | Türkçe |
|---|---|
| Bölüm | Araştırma Makalesi |
| Yazarlar | |
| Yayımlanma Tarihi | 26 Mayıs 2017 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Sayı: 36 |
Türk Kültürü İncelemeleri – Haziran 2026 Sözlü Çeviri Özel Sayısı
Çağrı Metni
Sözlü çeviri, gündelik karşılaşmalardan kurumsal etkileşimlere kadar uzanan çeşitli bağlamlarda, iki dilli ve kültürlerarası iletişimin merkezinde yer alır. Türkiye’deki sözlü çeviri ortamlarında, dillerden biri büyük ölçüde Türkçedir ve bu uygulamalar, Türkçenin diğer dillerle etkileşiminde ortaya çıkan iletişimsel, kültürel ve toplumsal dinamikleri yansıtır.
Haziran 2026 sayımız için hazırlamakta olduğumuz bu özel sayıyla, Türkiye’deki sözlü çeviri uygulamalarını farklı tür ve bağlamlarda inceleyen özgün araştırmaları bir araya getirmeyi amaçlıyoruz. Bu çalışmalar, sözlü çevirinin dilsel, kültürel, toplumsal ve göstergebilimsel boyutlarına disiplinlerarası bir bakış sunarak, yalnızca çeviribilim alanına değil; Türk dili, kültürü ve toplumu üzerine yapılan araştırmalara da değerli katkılar sağlayacaktır.
Bu doğrultuda, sözlü çeviri üzerine çalışan ulusal ve uluslararası akademisyenleri, araştırmacıları ve alanda aktif profesyonelleri, Haziran 2026 sayımıza katkıda bulunmaya davet ediyoruz. Özel sayıya, Türkiye’deki sözlü çeviri ortamlarında iletişim süreçlerinin, rollerin ve çeviri uygulamalarının nasıl şekillendiğini tartışan kuramsal veya uygulamalı çalışmalarla katkı sunabilirsiniz.
Araştırma konularının, aşağıdaki temalar çerçevesinde tasarlanması önerilmektedir; ancak farklı yaklaşımlar ve konular da değerlendirmeye alınacaktır.
-Sözlü çeviri ortamlarında Türkçenin söylem yapıları ve etkileşimsel stratejileri,
-Mahkeme, hastane, okul gibi kamusal hizmet alanlarında yürütülen sözlü çeviri pratikleri,
-Andaş ve ardıl çeviride, Türkçeye özgü zorluklar ve stratejiler,
-Göç, azınlıklar ve çokdillilik bağlamında sözlü çeviri uygulamaları,
-Sözlü çeviri eğitimi ve öğretiminde dilsel ve kültürel boyutlar,
- Çeviri etiği ve profesyonel normların Türkiye’deki sözlü çeviri uygulamalarına etkisi,
-Teknoloji destekli sözlü çeviri araçlarının kullanımı,
-Toplumsal kriz, afet ve acil durumlarda sözlü çevirmenin rolü.
Önemli Notlar:
Özel sayıya gönderilecek makaleler için son teslim tarihi 15 Mart 2026 olarak belirlenmiştir.
Yazıların künye bilgileri, dipnot sistemi ve kaynakça gösterim şekli internet sayfamızda bulunan makale yazım şablonuna göre hazırlanacaktır.
Call for Papers
Turkish Cultural Studies – June 2026 Special Issue on Interpreting Studies
Interpreting occupies a central position in bilingual and intercultural communication across a wide range of contexts, from everyday encounters to institutional interactions. In interpreting settings in Turkey, one of the working languages is predominantly Turkish, and these practices reflect the communicative, cultural, and social dynamics that emerge through the interaction of Turkish with other languages.
With this special issue, scheduled for publication in June 2026, we aim to bring together original studies that explore interpreting practices in Turkey across diverse genres and contexts. Adopting an interdisciplinary perspective on the linguistic, cultural, social, and semiotic dimensions of interpreting, these contributions will provide valuable insights not only for the field of Translation and Interpreting Studies but also for research on Turkish language, culture, and society.
In this regard, we invite national and international scholars, researchers, and professionals working in the field of interpreting to contribute to our June 2026 issue. Submissions may include theoretical or applied studies that examine how communicative processes, roles, and interpreting practices are shaped within interpreting settings in Turkey.
Suggested, though not exclusive, areas of research include the following themes; alternative approaches and topics will also be considered.
-Discourse structures and interactional strategies of Turkish in interpreting settings,
-Interpreting practices in public service domains such as courts, hospitals, and schools,
-Turkish-specific challenges and strategies in simultaneous and consecutive interpreting,
-Interpreting practices in the context of migration, minority communities, and multilingualism,
-Linguistic and cultural dimensions in interpreter training and education,
-Translation ethics and the impact of professional norms on interpreting practices in Turkey,
-Use of technology-assisted interpreting tools,
-The role of interpreters in social crises, disasters, and emergency situations.
Important Notes:
The deadline for submitting articles to the special issue is March 15, 2026.
The article's citation information, footnote system, and bibliography format will be prepared according to the article writing template available on our website.