The globalization is a notion which explains the very latest enhancements. Nonetheless it is not possible to reach to a concensus about the outcomes of globalization. In this study, we tried to explain notion of globalization and we analyzed the concepts of it. Then, we studied different approaches with the historical development of the concept.
le belirtmek gerekirse küreselleşme, her alanda mesafenin daha az önemli hale gelmesi, siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda dünyanın daha çok bütünleşmesi süreci olarak da ifade etmek mümkündür. Bu bağlamda küreselleşme tek taraflı bir süreç değildir, daha çok çift taraflı bir süreçte, zıt eğilimleri içererek de gelişmektedir. 3- KÜRESELLEŞMENİN TARİHSEL SÜREÇTEKİ GELİŞİMİ Küreselleşmeyi ülkeler arasında büyük ve artan bir ticaret akışıyla, sermaye yatırımının gerçekleştiği açık bir uluslararası ekonomi olarak tanımlanırsa, bu tarz bir işleyiş uluslararası ticari faaliyetlerin tarihi bakımından yeni olmamaktadır. Gerçek anlamda bütünleşmiş bir dünya ticaret sistemi, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren vardır. Ekonomik olayların küreselleşmesinin ve bunun oluşturduğu yeni durumun genellikle 1960’larda ortaya çıktığı düşünülmektedir. 1960 bir taraftan küresele kurumların ortaya çıktığı ve küresel düzeyde faaliyetlerini sürdürdüğü, diğer taraftan da ticari faaliyetlerin hızla gelişim gösterdiği bir dönemdir(Çubukçu,1999:7). Küreselleşmenin tarihi gelişim sürecini irdeleyecek olursak öncelikli olarak İkinci Dünya Savaşı sonrası Soğuk Savaş dönemi ve bu dönemde ki ekonomik ve toplumsal olguları göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Genel olarak küreselleşme süreci, Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve Sosyalist Blok’un çökmesiyle birlikte büyük bir hız kazanmıştır. Sovyet Birliği dağılmadan önce dünyada bir tarafta ABD diğer tarafta ise Sovyet Birliği’nin yer aldığı iki kutuplu bir denge söz konusudur. Sovyet Birliği’nin dağılması süreci ile birlikte dünya üzerindeki bu denge bozulmuştur. Sovyet Blok’unun giderek küreselleşen dünya ekonomisi ve teknoloji karşısında, rekabet edememesi iki kutuplu dengenin dağılmasına neden olmuştur. 1945 yılına bakıldığında bir tarafta savaş öncesine oranla askeri ve ekonomik gücünü kaybeden Avrupa devletleri, diğer tarafta ise dünyanın süper güçleri niteliğinde ABD ve Sovyetler Birliği yer almaktadır. Batı’da ABD ekonomisine bağlı olarak yeniden yapılanan liberal demokrasileri Doğu’da ise komünist ideolojiye sahip bir ekonomik-siyasi güvenlik sahası oluşturan Sovyetler Birliği’nin varlığı söz konusu olmaktadır(Ilgaz Büyükbaykal,2004:16). Suat Gezgin’e göre küreselleşme sürecine hız kazandıran faktörlerden biri de Doğu Bloku’nun yıkılması sonrasında liberal piyasa ekonomisine yönelik güven duygusunun artmasıdır. Bu bağlamda kısa bir sürede devletçi ekonomiler tüm maliyetlerine rağmen terk edilmeye başlanarak, serbest ekonominin imkanlarından yararlanma çabası içine girmişlerdir. Söz konusu durum teknolojinin üretimini ve dağıtımını elinde tutan ülkeler için yeni pazarlar kazanmak anlamına gelmektedir(Gezgin,2005:11). 1945-1975 yılları arasında dünya coğrafi mekan olarak önemli bir bölümünü serbest Pazar ilişkilerine açmıştır. “1945 öncesinden temelde farklı bir dünya ticareti alanı ortaya çıktı. İleri kapitalist ülkelerdeki sermaye kendine daha serbestçe at koşturabileceği bir zemin buldu. Serbest Pazar ekonomisine, kapitalizme geçen ülkeler arttı veya bir başka deyişle “üçüncü dünya” denilen ülkelerde kapitalizmin gelişmesi hızlandı. Kısacası bu dinamiği 1980’lerden itibaren şekillenecek olan küreselleşmeyi hazırlayan en önemli gelişmelerin birincisi olarak kabul edebiliriz” (Ilgaz Büyükbaykal,2004:19).
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Haziran 2013 |
Gönderilme Tarihi | 22 Temmuz 2014 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2013 Cilt: 3 Sayı: 2 |
All site content, except where otherwise noted, is licensed under a Creative Common Attribution Licence. (CC-BY-NC 4.0)