Teknolojik gelişimin hızının giderek ivmelendiği günümüzde, yaşamımızın tüm pratiklerinde olduğu
gibi iletişim kurma biçimlerimiz de sarsıcı yenilik ve değişimlerin etki alanında kalmaktadır. Ne var ki
bu süreç bireyin erişebilirliğinin sınırlarını genişletirken, kültür endüstrisinin tahakkümü altında
bireyselliği de pekiştirmektedir. Öz'ün çekimi anlamına gelen "selfie" kavramı da bu dönüşümün en
net yansımalarından biri olarak karşımıza çıkar. Fotoğrafta kendini merkezde konumlandıran birey,
diğer tüm şeyleri sıradanlaştırır. Ancak kendini tam da merkeze yerleştiren birey, ironik biçimde
aynılaşmanın kurbanı olarak kimliksizleşmekte ve silikleşmektedir. Diğer bir ifade ile “öz” kitle
tarafından emilip tüketilmektedir, çekilen şeyden arta kalan ise “ortamın nesnesinden” başka bir şey
değildir. Bir anlamda Barthes'in deyimiyle punctum’dan söz etmek gittikçe zorlaşmakta, punctum
studium’a dönüşerek sıradanlığın nedeni olmaktadır. Bu çerçevede betimsel analiz yönteminin
kullanıldığı çalışmada; Atget’nin 20. yüzyılın başlarında, insandan arındırılmış, boş ve özgür olarak
fotoğrafladığı Paris’ten, günümüz özçekimlerinin arka planında yer alan, ancak aynılaşan fotoğraflarla
yine “boş” kalan günümüz Paris’ine doğru tarihsel yolculuğa çıkılmış; hastane personeli tarafından
ölüm döşeğindeki hastalar kullanılarak ya da ziyaretçiler tarafından da Vinci’nin Mona Lisa’sı ile
gerçekleştirilen özçekimler bağlamında selfie fotoğraflarında punctum’un yok oluşu irdelenmeye
çalışılmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Nisan 2019 |
Gönderilme Tarihi | 10 Ocak 2019 |
Kabul Tarihi | 17 Mart 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 9 Sayı: 2 |
All site content, except where otherwise noted, is licensed under a Creative Common Attribution Licence. (CC-BY-NC 4.0)