Doğanın insanoğlunun tahribatı sonucu değişimi eskiye dayanmakla beraber özelde; Sanayi Devrimi sonrası dönemde, teknolojinin yarattığı aşırı tüketimle birlikte yıkımın hızı artmıştır. Ekolojinin sorunlaşıp sanatın problemleri arasına girmesi ise 1960’ların ikinci çeyreğine denk gelmiştir. O dönemlerden günümüze kadar varlığını ilan eden ekolojik odaklı pek çok pratik disiplinlerarası bir işbirliği içinde galeri ve müzelerde sergilenmiştir. Bu pratiklerin toplumsal ve politik bir hareket olarak ekoloji temelinde oluşu insanlığın dikkatini ve farkındalığını, evrenin ve doğanın sorunlarına ve gelecekteki olası tehlikelere dikkat çekmesi anlamında bir katkısı olabilir. Ancak bu yaklaşımların çevreci olması ve beraberindeki üretim biçimleri, amaçları ya da ifade yöntemleri bazı durumlarda ekoloji karşıtı bir paradoks yaratmaktadır. Kapalı galerilerin verimsiz ve steril olmayan ortamlarına, orijinal ekosistemin biyotransferi ile gerçekleşen eko-pratikler bu projelerin ana amaçlarına dair bir sorgulamayı gerekli kılmaktadır. Bu çalışma sergi mekânlarında yeni bir doğa yaratma fantezisinin kafalarda yarattığı çelişkili sorularına ekoloji ekseninden bakmayı amaçlamaktadır. Aynı zamanda çağdaş sanatta ekolojinin sanat ile olan diyalektiği ve söz konusu bağlamlar üzerinden çalışmalar gerçekleştiren sanatçılar ile onların sıra dışı projeleri, ekoloji temelinden irdelenmiştir.
Although the change of nature as a result of human destruction dates back to the past, the pace of destruction has accelerated in the post-Industrial Revolution period with the excessive consumption created by technology. It was in the second quarter of the 1960s that ecology became problematic and became one of the problems of art. Since then, many ecologically-oriented practices have been exhibited in galleries and museums in an interdisciplinary collaboration. The fact that these practices are based on ecology as a social and political movement may contribute to the attention and awareness of humanity in terms of drawing attention to the problems of the universe and nature and possible future dangers. However, the fact that these approaches are environmentalist and the accompanying modes of production, aims or methods of expression create an anti-ecological paradox in some cases. The eco-practices realized through the biotransfer of the original ecosystem into the inefficient and non-sterile environments of closed galleries necessitate a questioning of the main objectives of these projects. This study aims to look at the contradictory questions raised by the fantasy of creating a new nature in exhibition spaces from the perspective of ecology. At the same time, the dialectic between ecology and art in contemporary art and the artists who work on these contexts and their extraordinary projects are analyzed from the perspective of ecology.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Çevresel Sanat, Disiplinlerarası Sanat |
Bölüm | ARAŞTIRMA MAKALELERİ |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 21 Eylül 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 1 Ekim 2024 |
Gönderilme Tarihi | 16 Temmuz 2024 |
Kabul Tarihi | 18 Eylül 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 14 Sayı: 4 |
All site content, except where otherwise noted, is licensed under a Creative Common Attribution Licence. (CC-BY-NC 4.0)