Every structure is built to meet the specific needs of individuals or communities. However, spaces are not merely physical or geometric shelters; they are also meaningful areas where individuals establish their identities. Interior spaces are scenes that reflect a person's mental state, lifestyle, and social status. These spaces contain important clues about the conditions of the period they belong to, individual habits, and culture. Interior painting is a type of painting that depicts scenes taking place in such living spaces. One of the artists who frequently worked with interior painting was Vincent Van Gogh. Van Gogh used space as a means of expression to convey his emotions, mental state, and loneliness. This study aims to examine the identity Van Gogh attributed to space and how he reflected this in his art through his two works, “The Yellow House” and “Bedroom in Arles.” Van Gogh narrates the changes in his inner world through space, while also using space as a metaphor. To this end, the purposeful sampling method was chosen from the qualitative research approach, and the artist's two works, “The Yellow House” and “Bedroom,” were examined using content analysis. The results of the research show that these two works are not merely aesthetically arranged spaces, but rather spaces of identity. The artist's inner turmoil, disappointments, hopes, and feelings of loneliness are the meanings loaded onto these interior spaces. In particular, the color tones, object sizes, and small details used in the “Bedroom” work point to the artist's emotional fluctuations. Van Gogh's emotional connection with the space is clearly conveyed to the viewer through all these elements.
Her yapı, bireyin ya da toplumun belli başlı ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla inşa edilir. Ancak mekânlar yalnızca fiziksel ya da geometrik bir barınma alanı değil; aynı zamanda bireyin kimliğini var ettiği, anlam yüklü alanlardır. İç mekânlar ise kişinin ruhsal durumunu, yaşam biçimini ve sosyal statüsünü yansıtan sahnelerdir. Bu alanlar, ait oldukları dönemin koşullarına, bireysel alışkanlıklara ve kültürüne dair önemli ipuçları barındırır. İç mekân resmi (enteriyör resim), bu tür yaşam alanlarında geçen sahneleri konu alan bir resim türü olarak yerini almıştır. Enteriyör resmi sıkça işleyen sanatçılardan biri de Vincent Van Gogh’tur. Van Gogh, duygularını, ruhsal durumunu ve yalnızlığını ifade etmek için mekânı bir anlatım aracı olarak kullanmıştır. Bu araştırmada, Van Gogh’un “Sarı Ev” ve “Arles’teki Yatak Odası” adlı iki eseri üzerinden sanatçının mekâna yüklediği kimliği ve bunu sanatına nasıl yansıttığı amaçlanmıştır. Van Gogh, iç dünyasındaki değişimleri mekân üzerinden anlatırken, aynı zamanda mekânı bir metafor olarak işlemektedir. Bu amaç doğrultusunda nitel araştırma yaklaşımından amaçlı örneklem yöntemi seçilmiş olup, sanatçının “Sarı Ev” ve “Yatak Odası” adlı iki eseri ise içerik analizi yöntemiyle irdelenmiştir. Araştırmanın neticesinde bu iki eser sanatçının yalnızca estetik olarak düzenlediği alanlar değil, aslında bir kimlik mekanıdır. Sanatçının yaşamındaki içsel çalkantılar, hayal kırıklıkları, umutlar ve yalnızlık duygusu bu iç mekânlara yüklenen anlamlardır. Özellikle “Yatak Odası” eserinde kullanılan renk tonları, objelerin boyutları, küçük detaylar, sanatçının ruhsal gelgitlerine işaret eder. Van Gogh’un mekânla kurduğu duygusal bağ, tüm bu unsurlar aracılığıyla izleyiciye açık bir şekilde aktarılmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Resim |
Bölüm | ARAŞTIRMA MAKALELERİ |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Ekim 2025 |
Gönderilme Tarihi | 13 Temmuz 2025 |
Kabul Tarihi | 30 Eylül 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 15 Sayı: 4 |
All site content, except where otherwise noted, is licensed under a Creative Common Attribution Licence. (CC-BY-NC 4.0)