The narrative on the Cold War presented by mainstream academic and media circles is based on the nuclear phenomenon in its entirety, from the beginning of the Cold War to its end. When the beginning of the Cold War coincides with the second half of the 1940s, such a narrative seems to have a perfect historical background to affirm itself. However, a number of inconsistencies in the chronological sequence create a contradiction so intense as to leave such a causal pattern in a deadlock, and in this context, it raises the suspicion that both nuclear weapons and the Cold War are entangled in a different historical reality. Likewise, the fact that the US's first nuclear test took place at the same time as the Potsdam Conference, a meeting of great importance in the shaping of the new world order, the US's use of nuclear weapons against Japan without any military necessity, and the subsequent efforts of the parties to keep nuclear weapons off the agenda even in cases where military necessity arose, and the nuclear arms competition that continued even more intensely in the background while the disarmament talks were going on, create an image that is too difficult and complex to be explained as a coincidental situation in the superpower’s strategic world. On the other hand, the interlinearities in the statements of the names at the top of the political stage of the period, such as Truman, Stalin and Churchill, deepen the suspicion of the mainstream narrative. This study aims to overcome this suspicion and reach the historical reality in which nuclear weapons, and thus the Cold War, existed. In parallel with the main objective, the study negates the mainstream Cold War narrative both conceptually and historically, and as a result of this negation, it is concluded that nuclear weapons/armament programs were not a military cause of the Cold War, but a consequential situation reflected in the political sphere. The reality of the Cold War, which mediates the nuclear phenomenon as a consequence, is resolved in the competition for hegemony mediated by the political Economy based antagonism between the US and the USSR. The historical whole covering the period from the October Revolution of 1917, when the USSR emerged on the stage of history, until its disintegration, offers the concretization of this solution.
Cold War Nuclear Weapons US-USSR Antagonism Hegemonic Rivalry
Ana akımı oluşturan akademi ve medya çevrelerinin Soğuk Savaş üzerine sundukları anlatı, Soğuk Savaşın başlangıç aşamasından son anına varıncaya değin bütün haliyle nükleer olgusu üzerine kurguludur. Soğuk Savaşın başlangıcı, 1940’lı yılların ikinci yarısına denk düşünce; böylesi bir anlatı da kendisini olumlayacak kusursuz bir tarihsel arka plana sahipmiş gibi görünür. Ne var ki kronolojik dizgedeki birtakım tutarsızlıklar, böylesi bir illiyet örüntüsünü açmazda bırakacak kadar yoğun bir çelişki oluşturmakta ve bu bağlamda gerek nükleer silahların gerekse Soğuk Savaşın farklı bir tarihsel gerçekliğe dolaylandığı şüphesini uyandırmaktadır. Keza ABD’nin ilk nükleer denemesinin Potsdam Konferansı gibi yeni dünya düzeninin şekillenmesinde büyük öneme sahip bir toplantıyla aynı zamanda gerçekleşmesi, ABD’nin askeri anlamda hiçbir gerekliliği olmadığı halde Japonya’ya karşı nükleer silah kullanması ve ardından askeri gerekliliğin oluştuğu hallerde bile tarafların nükleer silahları gündem dışında tutmaya çalışmaları, silahsızlanma görüşmeleri devam ederken arka planda daha da yoğun bir biçimde süregiden nükleer silahlanma rekabeti gibi hususlar, süper güçlerin strateji dünyasında rastlantısal birer durum olarak açıklanamayacak kadar zor ve kompleks bir imaj oluşturmaktadır. Diğer taraftan Truman, Stalin ve Churchill gibi dönemin siyaset perdesinin en üstündeki isimlerin açıklamalarındaki satır araları da ana akım anlatıya duyulan şüpheyi derinleştirmektedir. Bu çalışma, söz konusu şüpheyi aşıp nükleer silahların; dolayısıyla da Soğuk Savaşın içerisine var olduğu tarihsel gerçekliğe ulaşmak amacıyla hazırlanmıştır. Temel gayeye paralel olarak çalışma içerisinde ana akımın Soğuk Savaş anlatısı hem kavramsal hem de tarihsel açıdan olumsuzlanmış ve bu olumsuzlama neticesinde nükleer silahların/silahlanma programlarının Soğuk Savaşa askeri bir sebep değil, politik alana yansıtılan sonuçsal bir durum olduğu vargısına ulaşılmıştır. Nükleer olgusunu bir sonuç olarak dolaylayan Soğuk Savaş gerçeği ise ABD ile SSCB arasındaki ekonomi-politik temelli antagonizmanın dolayladığı hegemonya rekabetine çözülüdür. SSCB’nin tarih sahnesine çıktığı 1917 Ekim Devriminden parçalanmasına kadar geçen süreyi kapsayan tarihsel bütün, bu çözümün somutlamasını sunmaktadır.
Soğuk Savaş Nükleer Silahlar ABD-SSCB Antagonizması Hegemonya Rekabeti
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Küresel ve Dünya Tarihi, Uluslararası Tarih |
Bölüm | TOBİDER - Uluslararası Toplumsal Bilimler Dergisi Cilt 8 Sayı 4 |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 25 Aralık 2024 |
Yayımlanma Tarihi | |
Gönderilme Tarihi | 2 Aralık 2024 |
Kabul Tarihi | 16 Aralık 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 8 Sayı: 4 |