İnsanoğlu dil içinde ve dil ile kendi varoluşunu gerçekleştirir. Yetkin bir dil, yetkin bir düşünce ve varoluş evreni inşa eder. Dilin bozulması, duygu, düşünce ve değer alanlarını da etkiler ve zaafa uğratır. Böyle bakıldığında insanın kaderi dille kurduğu ilişki ile yakından ilgilidir. İnsan bu dünyaya yetkinleşmek için, kendisi olmak için, varlığını varoluşa dönüştürerek kendini gerçekleştirebilmek için gelmiştir. Yetkinleşmek ve kendin olarak varlığa katılmak bir bilinç ve gayretin ürünüdür. İnsan için dilinin sınırlarının, onun dünyasının sınırları olduğu düşünüldüğünde; dilin sınırları genişledikçe, düşünce ve kavrayış dünyasının da değiştiği ve geliştiği fark edilir. Dilin bu özelliği göz önünde bulundurulduğunda; Türkçenin bilim, felsefe, sanat ve medeniyet dili olarak kullanılmasının ve sürekli taze bir bilinç ile yetkinleştirilmesinin ne kadar hayati bir konu olduğu açık ve seçik hâle ge lir. Türkçenin birikim ve müktesebatı, onunla düşünüp üreten öznelerin varlığına ve gayretine bağlıdır. Bu öznelerin yetişebilmeleri ve yetkinleşebilmeleri ise Türkçenin eğitim dili olarak kesintisiz biçimde kullanılmasıyla mümkün dür. Türkçe, millî ve insani varoluşumuzun imkân ve zeminidir. Türkçe ile üretilmiş olan veya Türkçeye aktarılmış olan medeniyet verimleri bu alanlarda özgün eserler yaratmanın imkânı ve ön şartı hükmündedir. İnsanlığın en yüksek ve şerefli medeniyet kurucu etkinlikleri felsefe, bilim ve sanattır. Bunlar boşlukta üretilmez. Mutlaka bir birikim ve geleneğe ihtiyaç vardır. Böyle bir biri kim ve gelenek ise ancak yetkin bir dil ile oluşturulabilir. Dilin en yüksek sevi yeden idrak edildiği ve oluşturulduğu alan felsefedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İletişim ve Medya Çalışmaları |
Bölüm | Analiz / Değerlendirme |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 6 Ocak 2022 |
Gönderilme Tarihi | 30 Eylül 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Yunus Emre ve Türkçe |
This work is licensed under Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International