XIV. century was the time period along which the Ottoman state achieved a great success almost in every field. With its borders expanding in every direction, the empire neighbored other big empires Iran in the east and Hungary in the west, Crimea in the North and Arabian Peninsula in the South. A great progress in science and culture accommpanied the political changes and the advances in these areas were admitted by the world. The sultans in the throne were involved in fine arts and poetry and statesmen in every rank and field protected poets which led to the formation of various central towns famous with cultural activities. Again It was in this period that great personalites in Divan Literature earned their fame and the influence or persian literature dissolved and Divan poetry found its own natural flow. There were many other poets living in this period, though not having so big fame as Fuzuli and Baki, which were stated in the biographies . Kebeci-zâde, under the pen name Râhî, is one of them. Râhî worked as an advisor for Mehemmed Beg during his tenure as a lecturer in a Madrasah. He was taken as a captive while he was on a voyage to perform his pilgrimage. Though he had his freedom again, he did not live long and probably due to his short life, his poems were not well known. This article presents his biography and aims to complete some missing points through the information provided from his small poetry book, divanche, the only work known today. This work is also studied in detail for its poetical forms, rhythm, theme and stylistic structure. The work is also transcribed and typed in the current Turkish.
XVI. yüzyıl Osmanlı Devleti’nin hemen her alanda zirveye ulaştığı dönemdir. Bu yüzyılda devletin sınırları doğuda İran’a, batıda Macaristan’a, kuzeyde Kırım’a, güneyde Arap yarımadasına kadar genişlemiş, Osmanlı Devleti’nin siyasi üstünlüğü bütün dünya tarafından kabul edilmiştir. Bu gelişmelere paralel olarak bilim ve kültür alanında da çok büyük mesafeler kat edilmek suretiyle ileri bir seviye yakalanmıştır. Dönemin sultanları şiirle meşgul olduğu gibi üst düzey devlet adamları da şairleri himaye etmişler ve Osmanlı coğrafyasında çeşitli kültür merkezlerinin oluşmasını sağlamışlardır. Divan edebiyatının en büyük isimlerinin yetiştiği bu yüzyılda önceki yüzyıllarda gördüğümüz Fars edebiyatı etkisi kırılmış, Divan şiiri kendi rengini bulmuştur. Bu yüzyılda Fuzûlî, Bâkî gibi büyük sanatkârlar yetiştiği gibi bunlar kadar olmasa da tezkirelerde zikredilen çok sayıda şair bulunmaktadır. Bu şairlerden bir tanesi de Kebeci-zâde namıyla tanınan Râhî mahlaslı şairimizdir. Mısır kadısı iken vefat eden Mehemmed Bey’in Üç Şerefeli’de müderris olduğu sırada danişmentliğini yapmış olan Kebeci-zâde Râhî, Mehemmed Efendi ile deniz yoluyla hacca giderken kafirlere esir düşmüştür. Esaretten kurtulduktan sonra çok geçmeden vefat etmiş, uzun yaşamadığından şiirleri fazla duyulmamıştır Bu makalede, Kebeci-zâde Râhî’nin hayatı hakkında bilgi verilerek hayatı hakkındaki bilgi boşlukları şiirlerinden hareketle doldurulmaya çalışılmıştır. Şairin eldeki tek eseri olan divançesi, nazım şekilleri, vezin, dil ve üslup özellikleri bakımından incelenmiş ve Râhî’nin divançesi transkribe edilmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Mart 2014 |
Gönderilme Tarihi | 9 Ekim 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2014 Cilt: 173 Sayı: 173 |