Anadolu’da İlk Tunç Çağı III olarak adlandırılan MÖ 3. binyılın sonları, ilk kentsel toplumların gelişmesi ve Kuzey Suriye’den Ege’ye ve Balkanlar’a uzanan bölgeler arası değişim ağlarının yoğunlaşmasıyla bilinir. Bu ilişkilerin kanıtları arasında çömlekçi çarkı, ağırlık sistemleri, metalürji ve mühürleme uygulamaları gibi yeni teknolojilerin yayılmasının yanı sıra Suriye şişeleri, depas ve tankard gibi içki kapları, kemikten boya taşıma tüpleri veya yarı değerli taşlar gibi küçük prestij nesnelerinin dolaşımını sayabiliriz. MÖ 3. Binyıl’ın en karakteristik uygulamalarından birisi de dönemin görüldüğü pekçok yerleşmede karşımıza çıkan adak çukurlarıdır. Doğuda kuzey Suriye’den batıda Trakya ve Balkanlar’a kadar çok geniş bir coğrafyada görülen bu uygulama bugüne kadar çeşitli yayınlarla ele alınmış olmasına rağmen bu çalışmalar genellikle sadece çanak çömlek ve küçük buluntu gibi eserler üzerinden gerçekleşmiştir.
Bu çalışmada Eskişehir-Küllüoba’da 2022 yılı kazılarında saptanan ve adak çukuru olarak tanımlanan bir çukur, vaka analizi olarak, içerisinde bulunan çanak çömlek ve küçük buluntular dışında, arkeozooloji ve arkeobotani verileriyle birlikte ele alınmıştır. Söz konusu örnek üzeri kil ile kapatılmış olması açısından daha önce değerlendirilen örneklerden farklıdır. Bu çalışmada özellikle kül veya çöp gibi evsel atıkların gömüldüğü çukurlar ile ritüel karakterli çukurlar arasındaki farklılıklar söz konusu çukur verileri üzerinden genel olarak değerlendirilmeye çalışılmıştır.
Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi
2021-02.BŞEÜ.04.02
The end of the 3rd millennium BCE, known as the Early Bronze Age (EBA) III in Anatolia, is the period when the first urban societies developed and the inter-regional exchange networks that extended from Northern Syria to the Aegean region and the Balkans increased. The spread of new technologies such as the potter’s wheel, the weight systems, metallurgy, and the practice of sealing, as well as the circulation of small prestige objects such as the Syrian bottles, drinking vessels such as depas and tankard, bone tubes that were used to carry pigments, or semi-precious stones can be counted as indications of these relations. One of the most characteristic practices of the 3rd millennium BCE is the votive pits seen in many of the period’s settlements. Although this practice, which was observed in a wide geographical area extending from Northern Syria in the east to Thrace and the Balkans in the west, has been discussed in various publications so far, they were generally just about artefacts such as pottery and small finds.
In this study, the pit that was discovered during the 2022 excavations in Eskişehir-Küllüoba and identified as a votive pit, as well as the pottery and the small finds found inside it, are discussed as a case analysis, using archaeozoological and archaeobotanical data. The layer of clay covering the above-mentioned pit distinguishes it from the previously evaluated pits. This study in general aims to evaluate, through the data gathered on the said pit, the differences particularly between the domestic refuse pits to which remains such as ash or rubbish are deposited and the ritual pits.
2021-02.BŞEÜ.04.02
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Arkeoloji |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Proje Numarası | 2021-02.BŞEÜ.04.02 |
Erken Görünüm Tarihi | 14 Temmuz 2023 |
Yayımlanma Tarihi | 1 Ağustos 2023 |
Gönderilme Tarihi | 15 Mart 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Sayı: 32 |