Bu çalışma, Türkçenin tarihsel gelişim sürecinde yaşadığı lehçeleşme olgusunu ve bunun dil birliği üzerindeki etkilerini ele almaktadır. Türk boylarının tarihsel göçleri, yerleşim alanlarının çeşitliliği ve sosyal-kültürel farklılaşmaları, zamanla Türk dilinin çeşitli ana lehçelere ayrılmasına neden olmuştur. Oğuz, Kıpçak, Karluk, Saha (Yakut) ve Halaç grupları olarak tasnif edilen bu lehçeler, yalnızca fonetik ve morfolojik düzeyde değil, aynı zamanda gramatik yapı ve söz varlığı bakımından da farklılıklar göstermektedir. Bu lehçeleşme süreci, Türkçenin bir bütün olarak gelişimini zenginleştirmiş olmakla birlikte, ortak bir dil kullanımı açısından bazı sorunlar da doğurmuştur. Osmanlı döneminde Arapça ve Farsçadan etkilenmiş Osmanlı Türkçesi, farklı ağızlar arasında bir edebi ve resmi dil işlevi görmüş; ancak halk ile yönetici sınıf arasında dilsel bir uçurum oluşmuştur. Cumhuriyet döneminde ise bu durum köklü dil reformlarıyla ele alınmış, özellikle Latin alfabesinin kabulü ve Türk Dil Kurumu’nun çalışmalarıyla birlikte halkın konuştuğu dile dayanan sade bir Türkçe inşa edilmeye çalışılmıştır. Modern Türkiye Türkçesi, bu reformlar sayesinde standart bir yazı ve konuşma dili haline gelmiş; eğitim, medya ve bürokratik yapılar aracılığıyla tüm yurtta yaygınlaştırılmıştır. Ancak bölgesel ağızlar, lehçeler ve diğer Türk lehçeleri hâlen varlığını sürdürmekte; kültürel kimliğin bir parçası olarak yaşamaktadır. Bu bağlamda çalışma, lehçeleşmenin sadece bir dil çözülmesi değil, aynı zamanda bir kültürel zenginlik olduğuna da dikkat çekmektedir. Türkçede dil birliği çabalarının, çeşitliliği yok saymadan, ortak iletişimi kolaylaştıracak bir standartlaştırma süreci olarak değerlendirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.
| Birincil Dil | Türkçe |
|---|---|
| Konular | Dilbilim (Diğer), Türk Dili ve Edebiyatı (Diğer) |
| Bölüm | Makaleler |
| Yazarlar | |
| Yayımlanma Tarihi | 31 Ekim 2025 |
| Gönderilme Tarihi | 12 Ağustos 2025 |
| Kabul Tarihi | 19 Ekim 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 8 Sayı: 4 |