The word Baghdadi indicates something or someone belonging to the city of Baghdad, Baghdadi; it also means partition and ceiling. With the conquest of Anatolia, it is known that a mosque with a Baghdadi dome was built in this geography by Turk-Islam states, which is a process valid until the classical age of the Ottomans. The wooden dome can be hidden or reflected outside when used together with the classical period of the Ottoman Empire. To be identifed as Baghdadi, it is sufficient to be made of wood.Wooden ceilings, çantı, and wooden supports built in the early period continued until the last period of the Ottoman Empire. Especially with the Westernization process, many mosques were built both in the capital Istanbul and in Anatolia by making use of the bearing and covering power of wood. Among these, there are also works with a Baghdadi dome. The Baghdadi dome, which is often preferred due to its lightness, ease of material supply, and economic and political reasons during the Westernization period, is a process that started with the Architect Sinan in the Ottoman Empire. The Baghdadi domed mosques of Sinan, which is the subject of the research, generally remained in the background of his large-scale masonry structures. For this reason, it is essential to identify the Baghdadi domed mosques of Sinan, which have lost their originality due to natural disasters or incorrect restorations.
Baghdadi Dome Evliya Çelebi İstanbul Architect Sinan Ottoman
Bağdadi kelimesi Bağdat şehrine mensup, Bağdatlı anlamında olup ayrıca bölme ve tavan manasını taşımaktadır. Anadolu’nun fethedilmesiyle birlikte Türk İslam Devletleri tarafından bu coğrafyada bağdadi kubbeli bir caminin inşa edildiği bilinmemektedir. Bu süreç Osmanlı’nın klasik dönemine kadar geçerlidir. Osmanlı’nın Klasik dönemi ile birlikte kullanılmaya başlanan ve gizli, saklı veya ahşap kubbe olarak nitelendirilen bu tipin, gizli veya dışa yansımış olmasının bir önemi olmayıp ahşap malzemeden yapılmış olması, bağdadi olarak isimlendirilmesi için yeterlidir. Erken dönemde inşa edilen ahşap tavanlı, çantı ve ahşap destekler Osmanlı’nın son dönemine kadar devam etmiştir. Özellikle Batılılaşma süreciyle birlikte hem başkent İstanbul’da hem de Anadolu’da ahşabın taşıyıcı ve örtücü gücünden faydalanılarak pek çok cami inşa edilmiştir. Bunlar arasında bağdadi kubbeli eserlerde yer almaktadır. Genellikle Batılılaşma döneminde hem hafifliğinden hem malzeme temininin kolaylığından hem de ekonomik ve siyasi nedenlerle sıkça tercih edilen bağdadi kubbe, Osmanlı İmparatorluğu’nda Mimar Sinan ile başlayan bir süreçtir. Araştırmanın konusunu oluşturan Sinan’ın bağdadi kubbeli camileri ise genellikle büyük ölçekli kâgir yapılarının arka planında kalmıştır. Bu nedenle günümüze kadar meydana gelen doğal afet veya yanlış restorasyonlarla özgünlüğünü yitirmiş olan Sinan’ın bağdadi kubbeli camilerinin tespiti önem teşkil etmektedir. İstanbul’da bulunan ve değerlendirmeye alınan on iki eserin bağdadi kubbeli olup olmadığı tezkirelerde veya gravürlerde tespit edilememektedir. Camilerle ilgili en doğru bilgi Evliya Çelebi’nin seyahatnamesidir. Çelebi’nin bahsetmediği camilerde ise Sinan’ın yapılarıyla ilgili çizimler gerçekleştiren Ali Saim Ülgen dikkate alınmıştır. Değerlendirmeye alınan camiler arasında en erken tarihlisi Kumkapı İbrahim Paşa Muhsine Hatun Camii (1532) iken en geç yapı 1585–86 tarihli Hacı Hüsrev Çelebi Camii’dir. Bu da Sinan’ın bu kubbeyi uzun süre tercih ettiğini göstermektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sanat Tarihi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 6 Eylül 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |
Content of this journal is licensed under a Creative Commons Attribution NonCommercial 4.0 International License