Öz
İkna, bireylerin sosyal çevreleri ve toplumsal dinamikleri dikkate alınarak, fikirlerin içselleştirilmesi ve tavırların özümsenmesine yönelik çabaların bütünüdür. İletişimin kişilerarası boyutu, araştırmanın temelini oluşturmakla beraber, bu araştırmada paradoksal bir perspektifle ikna stratejilerinin olumsuz süreçlerde de kullanılabileceğine dikkat çekilmektedir. Çalışmada; iknanın, toplumsal reflekslere ve bireysel kayıplara neden olan, ikna yoluyla dolandırıcılık suçunun gerçekleştirilmesindeki başat rolü ele alınmaktadır. İkna yoluyla dolandırıcılık, sahte çağrı merkezleri vasıtasıyla iletişime geçilen mağdurların kurgulanmış senaryolarla ikna edilerek, haksız kazanç sağlanmasıyla meydana gelmektedir. Nicel araştırma yöntemi ile gerçekleştirilen bu çalışmada içerik analizi tekniği kullanılmıştır. İkna yoluyla dolandırıcılıkta kullanılan yöntemler vaat, korkutma ve yardım kampanyaları şeklinde tasnif edilmiş ve bu üç yönteme ilişkin değişkenler belirlenmektedir. İstanbul’da 01.01.2019 ve 01.12.2019 tarihleri arasında gerçekleştirilen ikna yoluyla dolandırıcılık suçları tekniğine ilişkin demografik değişkenler kapsamında, elde edilen veriler ışığında bir durum tespiti ortaya konulmaktadır. Bu suçta öne çıkan sahte çağrı merkezlerinin sistematiği ile mağdurların cinsiyet, yaş ve öğrenim durumları incelenmektedir. Bu çalışmanın amacı, bu türden eylemler hakkında farkındalık oluşturmaktır. İkna yoluyla dolandırıcılık yöntemlerinin teknik özellikleri ile örgüt üyelerinin ileri düzeydeki iletişim yetkinlikleri, aynı düzlemde ele alınmaktadır. Örgüt üyelerinin ikna yoluyla dolandırıcılık suçunun işlenmesini kolaylaştıran iletişimsel becerileri ile mağduriyet oluşturan iletişim dinamikleri ve teknikleri arasında bir ilişkisellik görülmektedir. Öğrenim seviyesi yükseldikçe mağduriyet azalmakla birlikte, her öğrenim seviyesinden ikna yoluyla dolandırıcılık suçuna maruz kalındığı ve 35 yaş üzeri bireylerde, ikna yoluyla dolandırıcılık mağduriyetinin %70’i aştığı elde edilen önemli sonuçlardandır.