Eğitim örgütlerinin özellikle de üniversitelerin toplumdaki konumu ve işlevi üzerinde sürekli bir tartışma söz konusudur. Değişen ve dönüşen bir dünyada küresel koşulların yoğun etkisine maruz kalan üniversitenin, talepleri karşılayamadığı yönünde güçlü kabuller bulunmaktadır. Aynı zamanda üniversite, kendisine atfedilen anlamlar nedeniyle siyasi tartışmaların da odağında yer almaktadır. Kimi zaman egemen siyasi görüşlerin ideolojik taraftarı olarak konumlanan üniversiteden çoğu zaman ise güçlü ve etkili bir düşünsel muhalefet niteliğine sahip olması beklenmektedir. Bu koşullar üniversite özelinde çok sayıda reform girişiminin ortaya çıkmasına da neden olmuştur. Ancak, bütün tartışmaların ya da reform girişimlerinin sonucunda bu tartışmaların güçlenerek sürüyor olması üniversiteye ilişkin algılarda sorunlar olduğunu ve yanlış alanlarda reformlar yapıldığı için başarısız olunduğu düşüncesini güçlendirmektedir. Bu çalışmada temel sorunun paradigma sorunu olduğu düşüncesi savunulmaktadır. Modernizm ile birlikte bilim dünyasına egemen pozitivist ideolojinin üniversitenin giderek işlevsizleşmesinin temel sorumlusu oluşu tartışılmıştır. Bu bağlamda pozitivist paradigmanın temel özellikleri, antipozitivist paradigmanın ürettiği karşılıklar tartışılmış, paradigma sorununun üniversite-siyaset ilişkisine yansımaları, akademisyenlerin bilimsel özelliklerine etkisi değerlendirilmiştir. Sonuç olarak Türkiye’de üniversitenin, dünyada bilimsel ve düşünsel gelişmelerin bilincinde olan ancak kendi kültürel geçmişi ile bağlarını koparmamış güçlü bir eğitim felsefesine ve tutarlı bir düşünsel paradigmaya gereksinim duyduğu konusu vurgulanmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Temmuz 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2012 Cilt: 3 Sayı: 16 |