Toplumların
mitolojilerinin bilinirliliği, kimlik bilinci ve kültürel çeşitlilik bağlamında
önem arz etmektedir. Mitolojik bilgi, ekseriyetle sözlü anlatılar ve toplumsal
uygulamalar kanalıyla yeni kuşaklara aktarıla gelmiştir. Dünyanın değişen
yapısı ile anlatıların ve uygulamaların icra bağlamlarının kaybolması pek çok
toplumun mitolojik bilgisinin sonraki kuşaklara aktarılmasını olumsuz
etkilemiştir. Arkaik dönemde Homeros ve Firdevsi gibi şairlerin, XVIII ve XIX.
asırda ise Avrupa’da Macpherson ve Lönnrot’un yaptığı halk şarkılarını
metinleştirme işi, ilgili toplumların mitolojilerinin yaşamasına ve çağdaş
sanata kaynak olmasına katkı sağlamıştır. Bu örneklerden özellikle son ikisi
XX. asırda doğan uygulamalı halkbilimi tartışmaları kapsamında da ele alınmış
ve bunların birer uygulamalı halkbilimi örneği olduğu dile getirilmiştir. Türk
sanatının çeşitli kollarındaki mitolojik algının, orta dönemde Pers odaklı, yakın
dönemde ise Yunan odaklı olarak şekillendiği görülmektedir. Bu durumun
sebeplerinden biri Türk mitolojisinin yeterince bilinmemesidir. Odesya ya da
İşler ve Günler gibi arkaik dönem, Şehname gibi orta dönem ya da Kalavela gibi
yakın dönemden kalma bütünlük arz eden bir yazmanın olmaması, elde bulunan
Kitab-ı Dede Korkut ya da Oğuz Kağan Destanı gibi metinlerin de yeterince
işlenememesi bu bilinmemenin öteki sebeplerindendir. Bu makalede Nihal Atsız’ın
romanları, Türk mitolojisinin bilinmesine olan katkısı bağlamında; işlev, yapı
ve içerik bakımından ele alınacak ve söz konusu yapıtların uygulama örneği olup
olmadığı meselesi sorgulanacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 17 Aralık 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Cilt: 1 Sayı: 11 |