Dünya, enerji kıtlığı olasılığının farkına, 1970’lerde gerçekleşen enerji krizinin neticesinde varmıştır. Bunun sonucu olarak, “enerji güvenliği” tabiri NATO üyesi devletler başta olmak üzere dünya devletlerinin gündeminde yer almaya başlamıştır. O zamandan beri, ekonomik komite, endüstriyel planlama, terörizmle mücadele planları, petrol arzının güvenliğini sağlama planı ve sivil olağanüstü hal planlaması da göz önünde bulundurularak, enerji güvenliği NATO için önemli bir mesele haline gelmiştir. Buna rağmen, enerji güvenliği hususu, tutarlı bir politika ya da kapsamlı bir yaklaşımın bir parçası olmak yerine, yukarıda belirtilen faaliyetlerin bir parçası olmuştur. Fakat Soğuk Savaştan sonra üye ülkelerin sayısındaki artış ve ittifakın dönüşüm süreciyle birlikte güvenlik endişesi geniş bir alana yayılmıştır. Bu değişim enerjiyi de içeren kapsamlı bir güvenlikten daha fazlası olarak algılanmıştır. Artan fiyatlar, artan talep, arz güvenliği, terörizm ve doğal afetlerden meydana gelen teknik aksamaların da etkisi ile enerji güvenliği müttefikler için önemli bir endişe konusu haline gelmiştir. Riga zirvesiyle başlayıp Bükreş, Strasbourg/Kehl ile devam eden ve 2010 yılında Lizbon’daki Stratejik Konsept’le enerji güvenliğinin ittifak için çok önemli bir mesele olduğu kabul edilmiştir. Bu makale, NATO’nun yeni enerji güvenliği bakış açısını çağdaş enerji güvenliği anlayışla geliştirerek incelemektedir. Bunun yanında, NATO üyesi olan Türkiye’nin katkısını ve muhtemel etkisini tanımlamakta ve Doğu-Batı enerji koridorunda enerji köprüsü olma amacını da sorgulamaktadır.
In the aftermath of the 1970s energy crisis, the globe has realized the possibility of energy scarcity. As a result, the term energy security has emerged in governmental agendas throughout the globe, especially in the NATO members. From that time, energy security became an important issue in NATO, considering the economic committee, industrial planning, planning in response to terrorism, defence planning for the supply of the oil and civil emergency planning. Though, it remained as an integral part of these activities, rather than a part of a consistent policy or a comprehensive approach. However, with the transformation of the alliance and increasing member states due to the end of Cold War, the range of the security concerns has widened. This change perceived as more of a comprehensive security provider, including energy. Therefore, energy security has become a major concern for the alliance due to increasing prices, increasing demand, supply security, terrorism and technical disruptions from natural disasters. Starting with Riga summit and followed by Bucharest, Strasbourg-Kehl and finally in the alliance’s new Strategic Concept at Lisbon, it acknowledged as a crucial issue for the alliance. Therefore, this article seeks to address the NATO’s new Energy Security perception, broadening with contemporary energy security understanding. Moreover, it identifies the possible contribution and impact of Turkey, a NATO member and aims to be an energy bridge within the East-West energy corridor
Diğer ID | JA22AV95JY |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Haziran 2012 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2012 Cilt: 9 Sayı: 34 |