Kur’ân’ın inzâlinin Kureyş
lehçesinin fonetik özellikleriyle gerçekleşmesi, ilintili olarak Kur’ân’ın
tecvitle indirildiği hükmünün benimsenmesini sağlamıştır. Tecvîdin bilimsel bir
statü kazanması, dönemin oluşturduğu statükoya binaen müteakip dönemlere denk
gelse de, gerek Hz. Peygamber gerekse sahabe tarafından Arap dilinin ses
özelliklerinin Kur’ân’da tatbik edilmesiyle, tecvîd faaliyetlerinin çok daha
öncelere dayandığı genel bir kabuldür. Burada tam da sorgulanması gereken
şunlar olmalıdır: Hz. Peygamber dönemine dayandırılan tecvîd, kavramsal olarak
o zaman diliminde neye tekabül etmektedir? O dönemde tecvîd denilen kavramın
varlığı ya da yokluğundan hareketle Peygamberimiz döneminde tecvîd
uygulanmıştır ya da uygulanmamıştır diyebilir miyiz? Tecvidin ilk dönemlerde
var olduğunu savunma amacına hizmet eden ve Kur’ân’ı sahih ölçülere göre
okumayı ifade eden tecvîd kelimesinin geçtiği rivayetler, hüccet olarak
değerlendirilebilir mi? Araştırmamızda bu sorulara cevap aramaya, nihayetinde
tecvîdin kavramsal bütünlüğünü nasıl elde ettiğini ve tarihsel süreç içerisinde
mevcut anlamında bir değişmenin meydana gelip gelmediğini sorgulamaya
çalışacağız.
Konular | Din Araştırmaları |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Eylül 2017 |
Gönderilme Tarihi | 20 Temmuz 2017 |
Kabul Tarihi | 24 Ekim 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Cilt: 2 Sayı: 3 |